top of page

Safevilerle (İran) Mücadele

Sultan Süleyman’ın tahta geçmesiyle İslam dünyasının en önde gelen temsilcisi olma sıfatı da taşınarak yoğun bir şekilde Batı’ya yönelik gaza faaliyetlerine girişilmişti. Yavuz Sultan Selim döneminde Doğu’daki meseleler bir süreliğine yatışmış görünmekteydi. Fakat Osmanlıların Batı’ya karşı bu faaliyetleri sırasında Anadolu’yu tehdit edecek gelişmeler yaşanmaktaydı. Anadolu’daki Türkmen boyları üzerinde Safevî propagandası etkili oluyordu. Türkmen toplulukları bu propaganda faaliyetleriyle gözlerini Safevîlere çevirmişlerdi. Bu noktada Sünniliğin koruyucusu olarak ortaya çıkan Osmanlılar, kendi hâkimiyet ve dinî telakkilerini koruma yolunda sadece askerî değil fikrî zeminde de tedbir ve hazırlık yapmaya giriştiler. Sünnî akaide sarılmak, ulemayı harekete geçirmek ve karşı propaganda yapmak gibi metotlar devletin sonraki yıllarda ana görüşünü dahi tayin edecek gelişmelere zemin hazırlamıştır. Sultan Süleyman döneminde ulemanın da desteğiyle kutsal yerlerin koruyuculuğu olarak yüklenen misyon daha da belirgin hale gelmiştir. [1]

 

Baba Zünnun İsyanı (1526)

Baba Zünnun, 1526 yılının Ağustos ayında, Bozok sancakbeyinin konağını basarak kuvvetleri ile isyan etti. Bu olay sonrasında isyanı bastırması için yollanan kuvvetlerle Kayseri'de karşılaşarak yendi. Hürrem Paşa, Kayseri sancakbeyi, İçel sancakbeyi bu çatışmada öldüler. Baba Zünnun, 26 Eylül 1526'da, isyanı bastırması için gönderilen birliklere yenilerek öldürüldü. Bu isyan Kalender Şah İsyanı'na ortam hazırladı.[2]

 

Kalender Şah İsyanı (1527)

1527 yılında Osmanlı Devleti'ne karşı Anadolu'da çıkan dini içerikli büyük bir isyandır. İsyanın lideri Hacı Bektaş-ı Veli'nin soyundan geldiğine inanılan, Bektaşî tarikatının postnişinliğini yapan Kalender Çelebi'dir.Şah unvanı bulunan Kalender Çelebi Maraş ve civar bölgesinin Alevî kanaat önderidir. Vergi sisteminde yapılan haksızlıklar, Türkmen hareketlerine destek sağlama gibi nedenlerle kendini destekleyen Alevi Türkmen kitleleriyle birlikte Maraş'ta ayaklandı. Hareket daha sonraki dönemlerde Osmanlı ile arası açık olan Sünni Dulkadirli beylerinin de katılımıyla güneydoğuya yayılmıştır. İleriki dönemler de tımarları elinden alınmış sipahilerin ve onlara bağlı askerlerin de katılımıyla Orta Anadolu'ya yayılmış, kısa zamanda büyük bir ayaklanmaya dönüşmüştür.[3]

 

İsyanı bastırma görevi Anadolu Beylerbeyi Behram Paşa'ya verilmiştir. Behram Paşa da Saruhan, Karaman, Bursa, Alaiye, Halep beylerinin de katılımıyla ordusuyla Kalender'in üzerine yürümüş Tokat yakınlarında Cincife de Kalender'in kuvvetlerine yenilmiştir. Cincife 'de yapılan savaşta Saruhan,Bursa ve Karaman beyleri ile çok sayıda devlet adamı şehit olmuş ayrıca Osmanlı kuvvetleri 10.000 e yakın kayıp vermiştir. Cincife yenilgisi Kalender’in gücünü iyice arttırmış, kendisi hakkında mehdi olduğu iddiası yayılmıştır. Bu sırada Kalender bazı Dulkadir beylerini de yanına alarak Kayseri'ye hareket etmiştir. Behram Paşayı Sarız da beklemiş, Sarız da yapılan savaşta Osmanlı ordusu gene yenilmiş burada ise 9.000 dolayında kayıp verilmiştir.[4]

 

İsyanın büyümesi ve büyük zararlara yol açması Kanuni’yi harekete geçirmiştir. İsyanı bastırma görevi Vezriazam Pargalı İbrahim Paşa ya verilmiştir. İbrahim Paşa 5.000 dolayında askeriyle yola çıkmış 12 gün sonra Maraş’a ulaşmıştır. İlk başlarda yenilgilerden yorgun ve bozuk çıkmış Osmanlı askerleriyle kendi askerlerini temas ettirmemiştir. Buradaki esas amacı Kalender in Bektaşi tarikat lideri olduğunu Bektaşi tarikatı tarafından yetişen Yeniçerilerin öğrenmemesini ve kendi askerlerinin de Kalender den korkmasını engellemek istememesidir.[5]

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

[6]

İbrahim Paşa daha fazla Müslüman kanı dökülmemesi ve isyanı bastırmak için uygun ortamı hazırlamak için isyana destek veren Dulkadir aşiretleri ve sipahileri isyandan desteklerini çektirmeleri için görüşmeye çağırmıştır. İbrahim Paşa’nın bu hamlesi ve teklifleri çok işe yaradı. Sipahiler ve Türkmen aşiretleri teker teker desteklerini çekmeye başladılar. Tokat, Amasya, Sivas bölgesi ile bağlantısı kesilen kuvvetler zayıfladılar. Kalender’in yanında kendisine inananlar ve müritleri kalmıştı. Birde tüm tekliflere, rüşvetlere rağmen Kalender in daima yanında duran ve isyandan desteğini çekmeyen Dulkadirli bey Veli Dündar. Elbistan da yapılan savaşta asiler tümüyle(müritler, isyancılar ve diğerleri) öldürülmüştür.[7]

 

Bu isyanın etkileri devam ederken Sivas’ta Pir Sultan Abdal çeşitli nedenlerden ötürü 72 müridiyle birlikte başkaldırmış, bu olayda Sivas Valisi Hızır Paşa tarafından bastırılmış, halk ozanı Pir Sultan asılmıştır.[8]

 

Kalender Şah Çelebi İsyanı Anadolu da Alevilik-Bektaşilik üzerine kurulu çıkan son büyük isyandır. Bu isyandan sonra bir daha büyük bir ayaklanma çıkmayacak, çıkan bazı büyük Celali İsyanları Alevi nitelikli olsa da temeli Dini amaçlara dayanmayacaktı. Kalender Şah’ın öldürülmesi üzerine Bektaşi tarikatının Anadolu da ki faaliyetlerine son verilmiş ve tarikattaki çok sayıda dedebaba öldürülmüştür. Bu ayaklanmayla birlikte Hacı Bektaş postu 35 yıl postinişinsiz kalmış, 1551 yılında Dedebaba unvanıyla Sersem Ali Dedebaba Hacı Bektaş postuna oturmuştur. Bu tarihten sonra Dedebabalar Hacı Bektaş postunun sahipleri olmuştur. Bektaşilik,  Babagan ve Dedegan koluyla ikiye ayrılıp yıllarca karşılıklı olarak hak iddiasında bulunmuşlardır. Bölgede Şafii Kürt beyleri büyük güç kazanmıştır. Şeyhülislam Ebu Suud Efendi'nin Kızılbaş katli vaciptir fetvası çıkmıştır.[9]

 

İç İsyanların Değerlendirilmesi

Genel olarak sosyal tabakalar yüzyıl ortalarında öncekilere göre daha sakin bir dönem geçirmişler, üretim ve nüfus oranlarında çok önemli bir değişme meydana gelmemişti. Fakat yüzyılın yirmili yıllarında düzenlenecek Batı seferleri için kaynak sağlamaya yönelik genel tahrirlerin yapılması, bazı bölgelerde yer yer sorunlara da sebebiyet verdi. Özellikle Orta Anadolu, Dulkadir-Maraş kesimlerindeki Türkmen toplulukları gerçekleştirilen tahrir ve vergi tespitlerini tepkiyle karşıladılar. Tahrirler, Türkmen boyları için yaşamaya alıştıkları hayat tarzına bir müdahale olarak algılanıyordu.[10]

 

Serbest yaşamaya alışmış bu insanlara yeni mükellefiyetler getiriliyor, merkezî idarenin bir icabı olarak boy yapıları parçalanıp cemaatler haline dönüştürülüyordu. Yaylak-kışlaklarının tayin edilip defterlere kaydedilmesi, malî ve idarî yükümlülük altına alınmalarına çalışılması bu kimselerde büyük huzursuzluklara yol açıyordu. Safevî propagandası bu tepkilerden önemli ölçüde istifade ederek etkili olmuştu. Bu huzursuzluk ulema arasında daha farklı bir dinî zeminde kendini göstermiştir. 1520’de Bozoklu Celal (Şah Veli), 1526-1527’de Şah Kalender tıpkı daha önceki Şah Kulu gibi dinî ve mistik karizmaları sayesinde huzursuz kitleri arkalarından sürükleyebilmişlerdir. Bu isyanlara fiili temayüllü olanların yanı sıra Sünnî köylüler ve tımarlı sipahiler de katılmışlardı. Bu durum Anadolu’da ortaya çıkan isyanları aslında giderek daha da merkezîleşen sosyo-ekonomik yapıya ve ağırlaşan vergi sistemine karşı bir tepki olarak değerlendirmenin daha doğru olacağını göstermektedir.[11]

Irakeyn Seferi (1533-36)

Osmanlılar meseleye kesin bir çözüm bulmak için harekete geçilmesi gerektiğini gördüler. Şah İsmail’in 1524’teki ölümü üzerine çocuk yaştaki Tahmasb’ın tahta çıkması İran’da karışıklıklara yol açmıştı. İki devlet sınırında karşılıklı tecavüzler yaşanmaya başlayınca Osmanlılar, Bağdat’ı da hedef alacak sefer hazırlıklarına giriştiler. [12]

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Şah Tahmasb[13]

1533’te Habsburglarla yapılan barış Osmanlıların dikkatlerini İran meselesine yöneltmesini sağlamıştı. Geniş yetkilerle donatılan veziriazam İbrahim Paşa önden İran’a yürüdü (Ekim 1533). 6 Ağustos 1534’te küçük bir çarpışmanın ardından boşaltılmış haldeki şehre kolayca girdi. [14]

11 Haziran 1534’te İstanbul’dan hareket eden Kanuni Sultan Süleyman Han, 20 Temmuzda Konya’ya geldi. Konya’da Mevlana Celaleddin Rumi’nin türbesini ziyaret edip, Kayseri-Sivas-Erzincan yoluyla 27 Eylülde Tebriz’e girdi. Yavuz Sultan Selim Hana karşı 1514 Çaldıran mağlubiyetinin hala tesirinde olan Safeviler, devamlı Osmanlılardan kaçıp, meydan muharebesi için ortaya çıkamıyorlardı. Osmanlı kuvvetlerinin bölgeye gelmesinden memnun olan ahali, alimler, kale ve şehir hâkimleri padişaha bağlılıklarını arz ettiler. Hazret-i Ali ve Hüseyin’in makamlarının bulunduğu Kerbela ve Hanefi mezhebinin kurucusu İmam-ı A’zam Ebu Hanife’nin kabrinin bulunduğu Bağdat Valisi Zülfikar Han ve büyük İslam alimi ve Abdülkadir-i Geylani’nin memleketi Geylan Hâkimi Malik Muzaffer, Sultan Süleyman Hana bağlılıklarını bildirdiler. 24 Kasım 1534’te Bağdat’a giren Osmanlı ordusunun ardından, Azamiyye’de İmam-ı A’zam’ın kabrini ziyaret edip, büyük bir türbe yapılmasını emrettikten sonra, Kanuni Sultan Süleyman Han, 30 Kasımda şehre girdi. 1534-1535 kışını Bağdat’ta geçiren Sultan, burada Osmanlı devlet teşkilatını tesis ettirdi. [15]

 

Safevîlerin Tebriz’e saldırması üzerine buraya doğru harekete geçildi (1 Nisan 1535). Şah Tahmasb Osmanlı ordusunun ilerlediğini haber alınca kuşattığı Van’dan geri çekildi. Ordu 3 Temmuz’da ikinci kez Tebriz’e girdi. Bu esnada İsfahan’a çekilen ve buradan Sultaniye’ye gelen Şah Tahmasb’ın üzerine hareket edildiyse de izine rastlanmadığından Tebriz’e geri dönüldü (20 Ağustos).[16]Sultan Süleyman Han, 8 Ocak 1536’da İstanbul’a geldi.[17]

 

Osmanlı tarihindeki bu en uzun askerî harekât sona erdiğinde elde edilen tek fayda Bağdat ve civarında Osmanlı hâkimiyetinin başlaması, doğu sınırında Erzurum, Kemah, Bayburt yöresini içine alan yeni bir beylerbeyiliğin kurulup sınır boylarının takviye edilmesidir. Bunun ötesinde ise Safevîlerin ortadan kaldırılamayacağı açıkça görülmüş, Osmanlılar İran’da kurdukları hâkimiyetin geçici olduğu anlamışlardı. Bundan sonraki asıl hedef onları belirli bir sınır bölgesinde tutmak olmuştur. Irak-ı Arab ve Irak-ı Acem’e girildiği için iki Irak anlamında Irakeyn Seferi olarak isimlendirilen bu harekât ile Basra-Bağdat-Halep ticaret yolunun denetimi sağlanmış oldu. Ayrıca ipek ticaretinin ana merkezleri Gilan ve Şirvan hâkimleri Osmanlı padişahına bağlı olduklarını bildirmişlerdi. Bağdat Beylerbeyiliği kurularak ticaret yolları emniyet altına alınmış, Basra’da ise Osmanlı merkezî idaresi giderek ağırlığını hissettirmeye başlamıştı. [18]

 

Tebriz Seferi (1548-49)

Osmanlılar, düzenledikleri Irakeyn Seferi ile Doğu meselesinde bir çözüme ulaşamamışlardı. Bundan on iki yıl sonra bu mesele yeniden Osmanlı merkezî idaresinin gündemine geldi. Avrupa ve Akdeniz’deki mücadele ortamı dolayısıyla doğu sınırlarından uzaklaşan bakışlar müsait bir ortam doğunca tekrar buraya çevrildi.[19]

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

[20]

Safevîlerin dayandığı Türkmen gruplarının sebep olduğu çekişme ve İran’da hanedan üyelerinin birbiriyle mücadelesi iç işlerinde karışıklık doğurmuştu. Bu aynı zamanda Osmanlıların Doğu meselesine bir son vermeleri için müsait bir ortamın oluştuğunu gösteriyordu. Şah’ın kardeşi Elkas Mirza, aralarındaki anlaşmazlık üzerine Osmanlılara sığınıp yeni bir sefer için İran’da müsait bir ortam bulunduğuna Osmanlıları ikna edince Safevîler üzerine ikinci defa savaş açılmasına yol açtı. Aslında daha ziyade Şah Tahmasb’ın Şirvan’ı sıkıştırması, Sünni halkın müracaatları, Özbeklerin yardım istekleri ve yarım kalan İran meselesini tamamen ortadan kaldırmak düşüncesinin bunda etkili olduğu ifade edilebilir. [21]

 

Padişah 29 Mart 1548’de İstanbul’dan ayrıldı. Şah Tahmasb Osmanlıların yardımıyla kardeşinin kendi yerine geçecek olmasından büyük endişe duyduğu için Osmanlı ordusunun karşısına çıkmadı. Bunun üzerine herhangi bir mücadele yaşanmadan Tebriz’e girildi. 24 Ağustos’ta ele geçirilen Van bir beylerbeyilik olarak teşkil edildi. Padişahın kışı geçirmek için Diyarbekir’e gittiğini haber alan Tahmasb, Erciş, Ahlat ve Adilcevaz yöresini yağmaladı. Kars Kalesi’ni inşa eden işçi ve muhafızları öldürtüp burayı yerle bir etti.Erzincan’ı ateşe verdi. Bunun üzerine Elkas Mirza Kum ve Kâşan taraflarını yağmalamaya Vezir Ahmed Paşa ise Erzincan’a Şah’ın üzerine gönderildi. Tahmasb geri çekilerek Karabağ’a gitti. Sultan Süleyman kışı Halep’te geçirdi. Elkas Mirza, Kum, Kâşan, İsfahan taraflarına ilerleyip Şiraz’a kadar olan yerleri tahrip etti. Van Beylerbeyi İskender Paşa ise Hoy’u aldı. [22]

 

Gürcistan harekâtına memur edilen Ahmed Paşa, Tortum çayı boylarını almıştı. Bu yerler bir sancak haline getirildi. Bu ikinci İran Seferi de sonuçsuz kalmış, Tebriz’de tutunmak mümkün olmamıştı. Ancak Safevî tehdidine set çekerek onları bir sınır hattında tutabilmek amacıyla Hakkâri’yi içine alan Van Beylerbeyiliği kurulmuş, Gürcistan’da nüfuz bölgeleri oluşturulmuştur. [23]

 

Nahcivan Seferi (1553-55)

Şah Tahmasb Osmanlı ordusunun çekilmesinin ardından 1550 yılı başlarında Şirvan’ı yeniden ele geçirmiş,  Osmanlı topraklarına girip Van civarını yakıp yıkmış, Ahlat, Erciş’i ele geçirmişti. Böylece 1553 baharına kadar Doğu Anadolu’da yağma ve tahribatta bulunmuştu. Diğer taraftan Bağdat’ın da tehdit altında olması Osmanlıların tekrar doğuya dönmelerine yol açtı. Sultan Süleyman bu kez İran’a girme düşüncesinde değildi. Şah Tahmasb’ın yaptığı tahribata aynı şekilde karşılık ve gözdağı vermeyi hedefliyordu. 8 Kasım 1553’te Halep’e giren padişah, 1554 Mayıs’ında Diyarbekir’e geçti ve oradan Erzurum’da toplanılması kararlaştırıldı. Şah, pasif savunmasını sürdürüyor, Osmanlılar ise Safevî topraklarına girerek tahribatta bulunuyorlardı. Padişah 18 Temmuz’da Revan’a sonra da Nahçıvan’a ulaştı. Bu esnada sulh için mektuplaşmalar yapılıyor, Tahmasb Osmanlı ordusu ile karşılaşmayacağını belirtiyordu. Kışı Amasya’da geçiren Sultan Süleyman’ın yanına bahar ayında barış ile ilgili görüşmelerde bulunmak için Safevî elçisi geldi. 1 Haziran 1555 tarihinde Amasya’da ilk Osmanlı-Safevî anlaşması yapıldı. Bununla Osmanlı-Safevî dinî zıtlaşması makul bir seviyeye indirildi ve daha sonraki anlaşmaların da temeli oluşturuldu. Safevîler Bağdat bölgesi, Kars ve Atabegler yurdu üzerinde Osmanlı hâkimiyetini kabul ediyorlardı. Bu anlaşma ile Osmanlıların şark meselesi yirmi beş yıl kadar sakin bir seyir izleyecekti. [24]

 

 

 

Dipnotlar

[1] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi

[2]http://tr.wikipedia.org/wiki/Baba_Z%C3%BCnnun_%C4%B0syan%C4%B1

[3]http://tr.wikipedia.org/wiki/Kalender_%C3%87elebi_%C4%B0syan%C4%B1

[4]http://tr.wikipedia.org/wiki/Kalender_%C3%87elebi_%C4%B0syan%C4%B1

[5]http://tr.wikipedia.org/wiki/Kalender_%C3%87elebi_%C4%B0syan%C4%B1

[6]http://www.devletialiyyei.com/onemli-olaylar/kalender-celebi-isyani-1032.html

[7]http://tr.wikipedia.org/wiki/Kalender_%C3%87elebi_%C4%B0syan%C4%B1

[8]http://tr.wikipedia.org/wiki/Kalender_%C3%87elebi_%C4%B0syan%C4%B1

[9]http://tr.wikipedia.org/wiki/Kalender_%C3%87elebi_%C4%B0syan%C4%B1

[10] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi

[11] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi

[12] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi

[13]http://tr.wikipedia.org/wiki/I._Tahmasp

[14] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi

[15]http://osmanlilar.gen.tr/1451-1574.asp

[16] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi

[17]http://osmanlilar.gen.tr/1451-1574.asp

[18] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi

[19] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi

[20]http://en.wikipedia.org/wiki/Suleiman_the_Magnificent

[21] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi

[22] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi

[23] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi

[24] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi

Kanuni Sultan Süleyman(1520-1566) – 46 yıl 

Osmanlılar

bottom of page