top of page

K.Kaynarca'dan Kırım'ın Ä°lhakine Kadar Geçen 10 Yıl (1774-1783)

1774-1775

MSAnderson.jpg

Prof. M.S.Anderson'un DoÄŸu Sorunu (Yapı Kredi:2001) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.

SavaÅŸ Sonrası Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu ve Büyük Güçler

Osmanlı İmparatorluğu, savaş yorgunluğu ve parasızlıkla zayıflamıştı.

​

Fransa dışında hiçbir büyük Avrupa ülkesi Osmanlılara, II. Katerina’nın taleplerine karşı gerçek bir destek verme eÄŸiliminde deÄŸildi.

​

BoÄŸazına kadar Amerika’nın sorunlarına gömülmüÅŸ olan Ä°ngiltere için, YakındoÄŸu hâlâ çok az siyasî ve ekonomik önem taşıyordu.

​

Prusya için de konu aynı derecede önemsizdi, II. Frederick Rusya ile önemli bir sürtüÅŸmeyi önlemek için aÅŸağı yukarı her bedeli ödemeye razıydı.

​

Habsburg imparatorluÄŸu [Avusturya] 1770-1771 döneminde, Rusya'nın Balkanlar’da toprak kazanmasına düÅŸmanlık duyduÄŸunu göstermiÅŸti. Ama Habsburglar, Prusya tarafından destekleneceÄŸi kesin olan II. Katerina’ya karşı saldırıya geçecek durumda deÄŸillerdi.

​

Avusturya’nın da Osmanlı Topraklarına Göz Dikmesi

Kısa bir süre sonra II. Joseph’in de Osmanlı topraklan konusunda II. Katerina kadar açgözlü olduÄŸu ortaya çıkacaktı. II. Joseph, 1774 Eylül’ünde BoÄŸdan’ın kuzey sınırında, Bukovina olarak bilinen arazinin bir bölümünü iÅŸgal etti ve iÅŸgal bahanesi olarak da Polonya’nın ilk paylaşımı sırasında Habsburgların payına düÅŸen Galiçya eyaleti ile Transilvanya arasındaki haberleÅŸmeyi iyileÅŸtirme gereÄŸini öne sürdü. Bâbıâli’deki savaÅŸ yanlılarının savaÅŸ çaÄŸrılarına karşın, Osmanlıların imparatorluklarına yönelik bu yeni saldırıya askerî güçle direnecek durumda olmadığı açıktı. 7 Mayıs 1775’de Ä°stanbul’da imzalanan bir antlaÅŸma ile Bukovina Avusturya’nın eline geçti.

​

Hammer.jpg

Johann Wilhelm Zinkeisen'in Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu Tarihi (Yeditepe:2011) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.

Türkler, Kayser ordularının Osmanlı sınırları boyunda hareketlerde bulunmalarına endiÅŸe ile bakıyorlardı. Aynı ÅŸekilde BoÄŸdan ve Eflâk Karpatları boyunca "yeniden ihya etmek" düsturu ortaya atılarak yapılan toprak ilhaklarına, Eflâk'da yeniden hudut tashihi için giriÅŸilen teÅŸebbüslere seyirci kalıyorlardı. Avusturya'nın Eflâk ve BoÄŸdan'ı almak niyetinde olduÄŸundan açıktan açığa bahsolunmakta idi.

​

Avusturya elçisi, Ä°mparator kuvvetlerinin "Bukovina adını taşıyan küçük bir araziyi" iÅŸgal etmiÅŸ olduklarını ancak aralık ayında itiraf etti. "Böylece iki devlet arasındaki sınıra mümkün olan en tabiî ÅŸeklin verildiÄŸini" ileri sürdü. Elçi, sadece önemsiz bir arazi terki ile Babıâli'nin iyi niyetinden beklediÄŸi bir "yol"dan bahsediyordu.  Bir müÅŸaverede Åžeyhülislâm, böyle bir toprak terki aleyhinde bulundu. Fakat öteki devlet adamları, her ne pahasına olursa olsun barışa kavuÅŸmak istiyorlardı. Gönül ferahlığı ile Palnmutka AnlaÅŸmasını imzaladı. Bu anlaÅŸma ile Avusturya, büyük, güzel, bereketli, çalışkan ve itaatli insanların oturduÄŸu bir vilayeti bir damla bile kan dökmeksizin kazanıyordu.

1778

SerhatKuzucu.jpg

Serhat Kuzucu'nun Kırım Hanlığı ve Osmanlı-Rus SavaÅŸları (Selenge: 2013) kitabından kısaltılarak alınmıştır. 

Kırım Yüzünden Osmanlı-Rus Ä°liÅŸkilerinin Gerilmesi

Osmanlı Devleti, Rusların Küçük Kaynarca AntlaÅŸması’nı hiçe sayarak Kırım tahtına zorla Åžahin Giray’ı çıkarması ve akabinde Kırımlıların yardım istemesi üzerine, bu geliÅŸmelere artık bir son vermek için Kırım Hanlığı’na askeri yardım gönderme kararı almıştı. Bu amaçla Kırım seraskerliÄŸine Trabzon valisi Canikli Ali PaÅŸa atandı. 

​

Osmanlı yönetimi, Kırım Hanlığı’na yardım için asker gönderme kararı alırken, doÄŸrudan Rusya ile silahlı bir çatışma içerisine girmek amacında olmayıp çok zor durumda kalındığı takdirde bu yola baÅŸvurulacaktı. Bu sırada Rusların sınır boylarına askeri yığınak yapmakta olduÄŸu haberleri gelince, Ä°smail Kalesi yakınlarında gerek Kırım Hanlığı’na yardım için gerekse muhtemel bir savaÅŸa hazırlık maksadıyla 40 binin üzerinde bir askeri kuvvetin hazırlanması kararı alındı. 1778 yılının ilkbaharına kadar bu ordunun Ä°smail Kalesi etrafında toplanması planlandı. Ayrıca Hotin, Bender ve Özi gibi bölgelerde bulunan kalelere de tedbir olarak takviye birlikler sevk edildi.

​

Ä°lk etapta Kırım’a acil olarak Canikli Ali PaÅŸa’nın sekiz bin asker ve beÅŸ kıta gemi ile hareket etmesi kararlaÅŸtırıldı. 9 Aralık-17 Ocak 1778 tarihleri arasında beÅŸ geminin Kırım’a hareket etmesi emredildi.

​

Canikli Ali PaÅŸa gerekli hazırlıkların tamamlanamamasından dolayı yetersiz askerle Kırım’a gitmenin bir fayda saÄŸlamayacağını aksine yaÅŸanacak bir baÅŸarısızlıkta onlara daha çok zarar verebileceÄŸini sadaret makamına iletti. Osmanlı Hükümeti ise külliyetli asker tedariki için vaktin müsait olmadığını, her geçen günün Kırım'ın biraz daha Rusların kontrolüne geçmesi anlamına geldiÄŸini belirterek bir an önce gerekli hazırlıkların tamamlanıp sefere çıkılmasını istiyordu. Nihayet 9 AÄŸustos 1778 tarihinde Kırım’a hareket ettiler.

​

Osmanlı Hükümeti, gerekli askeri hazırlıkları yapmasına karşın Kırım meselesinin savaÅŸsız bir ÅŸekilde halledilmesinden yanaydı. Ali PaÅŸa Kırım’a varır varmaz Rus generaline bir mektup yazdı. Bu mektubunda; Rusya’nın Kırım’da asker bulundurup, Karadeniz’de donanma dolaÅŸtırmasını gerektirecek bir durumun olmadığını, Kırımı halkının bu durumdan ÅŸikâyetleri üzerine buraya geldiklerini ve sulhu bozacak bir harekette bulunulmayacağını belirtti. Yine aynı mektupta, Kırım kıyılarına yanaÅŸacağım ve su alacağını, bu esnada askerlerine bir saldırı olursa savaÅŸacaklarım belirterek Rusları uyarmayı da ihmal etmedi.

​

Ruslar Kırım’da kırk gün karantina uygulaması olduÄŸunu, bu nedenle hangi sebeple olursa olsun Kırım’ın herhangi bir tarafına yanaşılacak olursa buna silah kullanılarak engel olacaklarını iletti. Canikli Ali PaÅŸa ve Kaptan-ı Derya Gazi HaÅŸan PaÅŸa Rusların bu cevabını Osmanlı hükümetine ileterek, bundan sonra nasıl bir yol izleneceÄŸini sordular. Ä°stanbul’dan gönderilen fermanda, Kırım veya Taman’da uygun bir mahalde ordugâh kurulması, kendilerine herhangi bir saldırı olduÄŸu takdirde hiç tereddüt edilmeden gereken cevabın verilmesi emredildi. Fakat Canikli Ali PaÅŸa’ya bu fermanlar gelinceye kadar deniz mevsimi geçmiÅŸ, Karadeniz suları donanma için güvenli olmaktan çıkmıştı.

​

Osmanlı Hükümeti ne olursa olsun Kırım’a gönderilen birliklerin geri dönmesine taraftar deÄŸildi. Bu ÅŸekilde geri adım atılmış olunacağını, bu durumun Rusları cesaretlendireceÄŸini ve Kırım halkını da ümitsizliÄŸe sevk edeceÄŸini düÅŸünmekteydi.  

​

Canikli Ali PaÅŸa aldığı emir doÄŸrultusunda SoÄŸucak taraflarından Kefe taraflarına hareket etti. Osmanlı donanması Kefe önlerinden Kırım’a asker çıkaracak ve ordugâh kuracak bir yer ararken Rus askerleri yine veba hastalığını bahane ederek buna engel oldular. 23 Eylül 1778 tarihinde Sinop’a geri dönmek zorunda kaldılar.

Kırım’a gönderilen birliklerin bu ÅŸekilde bir sonuç elde etmeden geri dönmesi Osmanlı tarafından hayal kırıklığı yaratsa da bir sonraki bahar için Canikli Ali PaÅŸa’ya gerekli hazırlıkları yapması emri verildi.  

​

1779

SerhatKuzucu.jpg

Serhat Kuzucu'nun Kırım Hanlığı ve Osmanlı-Rus SavaÅŸları (Selenge: 2013) kitabından kısaltılarak alınmıştır. 

1779-Fransa’nın Kırım Krizine Müdahalesi ve Aynalıkavak Tenkihnâmesi

Osmanlı Devleti ve Rusya Kırım meselesi yüzünden bir savaşın eÅŸiÄŸinde bulunmaktaydılar.

​

Bu dönemde Ä°ngiltere ve Fransa arasında Amerika’da yaÅŸanan olaylardan dolayı düÅŸmanlık vardı. Özellikle Fransa, Ä°ngiltere’yle olan hu mücadelesinde Rusya’yı kendi tarafına çekmek istiyordu. Zira bu mesele yüzünden çıkacak bir savaÅŸta Rusya’nın Osmanlı Devleti’ni maÄŸlup etmesi durumunda, Amerika’da yaÅŸanan siyasi mücadelede Ä°ngiltere’nin yanında yer alması olasılığı Fransa’yı rahatsız etmekteydi.

​

Osmanlı devlet adamları gerek Avrupa’da yaÅŸanan siyasi olaylardan haberdar olmadıklarından gerekse Ruslarla bir harbi göze alamadıklarından Fransızların bu telkinlerini dostane bilip bu meseleyi tekrar diplomatik yollardan çözme kararı aldılar. Bu doÄŸrultuda Fransa’nın Ä°stanbul’daki elçisi gerekli görüÅŸmelerin yapılması için harekete geçti. Fransız elçisinin yoÄŸun çalışmaları sonucu iki taraf yetkililerinin Ä°stanbul’da Aynalıkavak Sarayında bir araya gelmesi kararlaÅŸtırıldı.  

​

Müzakereler 21 Mart 1779 tarihinde imzalanan Aynalıkavak Tenkihnâmesi ile son buldu. Müzakereler Kırım meselesinden dolayı baÅŸladıysa da burada sadece Kırım meselesi ele alınmadı. Küçük Kaynarca AntlaÅŸması sonrası iki devlet arasında yaÅŸanan birçok anlaÅŸmazlık da tek tek ele alınarak tartışıldı. Bu baÄŸlamda, Kırım Hanlığı’nın statüsü, Åžahin Giray’ın durumu, ticari imtiyazlar, deniz taşımacılığı, Hıristiyan tebaanın hakları ve Özi Nehri kenarındaki kalelerin durumu gibi konular da görüÅŸmelerin ana baÅŸlıklarını oluÅŸturdu.

​

Bu tenkihnâmeyle birlikte Kırım Hanlığı’nın bağımsızlığına vurgu yapılarak, iki devletin onayıyla Åžahin Giray’ın hanlığı kabul ediliyordu. Kırım Hanlığı ile Osmanlı Devleti arasında sadece dini açıdan bir baÄŸ ortaya konarak, baÅŸka hiçbir tabiiyete yer verilmiyordu. Osmanlı Devleti’nin bu durumu kabulüne karşılık Ruslar da iki imtiyazdan vazgeçmiÅŸlerdi. Bunlardan ilki Kırım bölgesinde bulunan Rus askerlerinin üç ay içerisinde çekilmesi ve 1774 yılında Osmanlılardan alınmış olan Bug ve Dinyeper Nehirleri arasındaki arazinin yeniden Osmanlı Devleti’ne verilmesiydi.

Hammer.jpg

Johann Wilhelm Zinkeisen'in Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu Tarihi (Yeditepe:2011) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.

Aynalıkavak'ta bir anlaÅŸma yapıldı. Kırım'ın bağımsız bir hale getirilmesi kararlaÅŸtırıldı. PadiÅŸah, yalnız dinî reis sıfatıyla, her defasında han seçilince bu hanı tanıyacaktı; yani kesin olarak tayin olunmayan bir müddet içinde PadiÅŸah, her yeni Han'a "Ruhanî takdisini" gönderecekti. Rus ticaret gemileri Akdeniz'de serbestçe dolabileceklerdi. Fransa ve Ä°ngiltere ile mevcut ticaret antlaÅŸmaları örnek alınarak, fakat mümkün olduÄŸu kadar Rusya’daki hususî ÅŸartlara uydurularak, Rusya ile bir ticaret anlaÅŸması yapılacaktı.

​

AnlaÅŸma, Babıâli'den koparılan menfaatler ve Rusya'nın gösterdiÄŸi dostluk ve cemilelerle doludur; Türkler yeni mükellefiyetler yükleniyorlar, Ruslar ise bazı vaitlerde bulunmakla iktifa ediyorlardı.  Aynalıkavak anlaÅŸmasında Bâbıâliye kasti olarak zayıf, ihtiyarlamış ve kendini savunmaktan âciz bir devlet muamelesi yapıldığı; bundan böyle yaÅŸamasının kuvvetli komÅŸusu tarafından gösterilecek iyi niyet ve merhamete baÄŸlı bulunduÄŸu telkini açıkça görünmektedir. Türkiye’nin iÅŸ başında bulunan yetkili mahfillerinde devletin büsbütün kuvvetten düÅŸmüÅŸ olduÄŸu duygusunun hâkim bulunduÄŸu anlaşılmaktadır.

Åžirokorad.png

A.B.Åžirokorad'nın Osmanlı-Rus SavaÅŸları (Selenge: 2009) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır. 

Grek Projesi

27 Nisan 1779’da veliaht prensin ikinci oÄŸlu dünyaya gelmiÅŸti. Büyükannesi (Yekaterina) çocuÄŸu alelacele vaftiz ettirerek Konstantin adını verdi ki, daha önce Romanof sülalesinde rastlanmayan bir isimdi. Grandük Konstantin’in sütannesi Yunanlı bir kadındı. Konstantin’in dünyaya geliÅŸi münasebetiyle verilen davette Yunanca ÅŸiirler okunmuÅŸ; yine bu olay vesilesiyle hazırlanan madalyonun bir yüzüne Ä°stanbul’daki Ayasofya’nın resmi, diÄŸer yüzüne ise üzerinde yıldız parlayan Karadeniz nakÅŸedilmiÅŸ, Türklerin camiye çevirdikleri Ayasofya’nın üzerine bir haç kondurulmuÅŸtu.

​

Konstantin’in doÄŸumu, “Grek projesi”nin doÄŸumu olarak kabul edilebilir. “Grek projesi”ne göre Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu Türklerin çıkıp geldikleri Asya’ya atılmalıydı. Yekaterina, Bâbı Âli’nin Avrupa yakasındaki topraklarında yaÅŸayan Hristiyanların Türklerden beÅŸ veya altı misli kalabalık olduÄŸunu ileri sürüyordu. Türklerin elinden kurtarılacak topraklarda iki tam bağımsız devlet kurulacaktı: Yunanistan ve Dacia. Dacia’nın bünyesinde bugünkü Moldavya, Romanya ve Kuzey Bulgaristan yer alacaktı. Yunanistan, Güney Bulgaristan, Makedonya ve Ege Adaları ise Yunan Ä°mparatorluÄŸumu oluÅŸturacak ve imparatorluÄŸun baÅŸkenti Ä°stanbul olacaktı. Kurulması düÅŸünülen imparatorluÄŸun başına geçecek imparator dahi hazırdı: Konstantin Pavloviç. Sus payı olarak da Avusturya’ya Sırbistan, Bosna ve Dalmaçya, Fransa’ya ise Mısır verilebilirdi.

​

Zinkeisen.jpg

Johann Wilhelm Zinkeisen'in Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu Tarihi (Yeditepe:2011) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.

Çariçenin "Grek/Bizans Projesi" diye anılan projesinin bu en yeni aÅŸaması hakkında, o döneme kadar bu hususta yalnızca bazı belirsiz imalarla karşılaÅŸmış olan krala, Aralık 1780'in sonunda ilk kez aÅŸağıdaki ayrıntılı açıklamaları yapmayı görev bildi.

​

Ezelden beri var olan, Türkleri Avrupa'dan çıkartmak ve Ä°stanbul'da kendi hanedanının bir prensi için Bizans tahtını tekrar tesis etme fikri, çariçeyi ikinci torununun doÄŸumu yakınken bir kez daha siyasi hayal gücünün bütün kuvveti ve canlılığı ile sarmıştı. Bu yüzden bu toruna Konstantin adı verilecekti.

​

Hazırlıklar buna göre yapıldı. Çariçe bu esnada da yine Kayser Josefin kendisine ithaf ettiÄŸi ve planı kolayca gülünç olma tehlikesi ile karşı karşıya getirecek siyasi romantizme kapıldı. Hiçbir eksiÄŸin kalmaması için, geleceÄŸin Ä°stanbul imparatorunu Rum sütü ile emzirmek üzere, doÄŸumdan önce Takımadalar'dan altı sütanne getirtti ve vaftizinin de Rus Ortodoks Kilisesi'nin geleneklerinden biraz farklı olan Rum Ortodoks geleneklerine göre yapılmasını emretti.

SerhatKuzucu.jpg

Serhat Kuzucu'nun Kırım Hanlığı ve Osmanlı-Rus SavaÅŸları (Selenge: 2013) kitabından kısaltılarak alınmıştır. 

Rusya’nın Avusturya ile Ä°ttifak Arayışları, Avusturya’yı Grek Projesine Davet Etmesi

II. Katerina 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı sonrası imzalanan Küçük Kaynarca AntlaÅŸmasının sonuçlarından memnun olsa da asıl gayesinden, yani Osmanlı Devleti’ni parçalamak ve Avrupa Kıtası’ndan atmak projesinden bir türlü vazgeçmemiÅŸti. Amacı, kendisiyle ortak paydada buluÅŸabileceÄŸi bir müttefik bulmaktı.

​

Çariçe, bu dönemde Rusya’yla ittifak yapabilecek en uygun devletin Avusturya olduÄŸunu düÅŸünmekteydi. Avusturya’nın politik yayılma sahasının da Osman Devleti olduÄŸunu çok iyi biliyordu. Böylelikle hem Avusturya’yla Osmanlı toprakları için karşı karşıya gelmemiÅŸ olacak hem de Osmanlı Devleti’ne karşı güçlü bir müttefike sahip olacaktı.

​

Fransa ile yaptığı uzun savaÅŸlardan yorgun çıkan Avusturya’nın ise, sıkışıp kaldığı Orta Avrupa coÄŸrafyasından çıkış aradığı bu dönemde, Rusya’nın bu yaklaşımını reddetmesi beklenemezdi. Mevcut koÅŸullarda, Osmanlı Devleti’nin paylaşımı için Rusya’yla bir mücadele içerisine girmesi de çok zordu. En azından Rusya’nın yanında yer alarak ganimet paylaşımından faydalanabilecekti.

​

II. Katerina, Osmanlı Devleti’ni parçalamaya yönelik projesini (Grek Projesi) uygulamaya koymak için, bu dönemde Rus çıkarlarına en iyi hizmet edecek devlet olarak gördüÄŸü Avusturya ile bir ittifak oluÅŸturmak istemesine karşın, Avusturya yönetimini elinde bulunduran Maria Theresa’nın Osmanlı Devleti’nin parçalanmasına yönelik plan ve projelere katılmak gibi bir niyeti yoktu. Maria Theresa, bu tür planlara karşı olduÄŸunu ve olası bir taksim içerisinde yer almayacağını yazdığı 31 Temmuz 1777 tarihli mektubunda açıkça belirtmiÅŸ ve bunun nedenlerini ÅŸu ÅŸekilde ifade etmiÅŸtir:

“Osmanlı Devleti'nin taksimi sonuçları bakımından giriÅŸilen en tehlikeli maceralardandır. Ä°stanbul önlerine kadar gidince ne kazanacağız? SaÄŸlıksız, kaba, medeniyetsiz, vefasız ve fesat Yunanlıların bulunduÄŸu bu yerlerin alınması ülkemizin gücünü artırmayacak, aksine azaltacaktır. Bu mesele, devletimizin deÄŸil ancak korkulacak komÅŸularımızın yararına sonuç veren ve Polonya’nın paylaşımından daha özel bir meseledir. O olayın içine çekildiÄŸim için piÅŸmanım ve çok ciddi derecede koÅŸullar bir araya gelmedikçe, Osmanlı Devleti’nin parçalanması konusuna katılmam mümkün deÄŸildir”.

​

1780

Avusturya’da Ä°ktidar ve Politika DeÄŸiÅŸikliÄŸi

Her ne kadar Maria Theresa Osmanlı Devleti’nin parçalanması fikrine karşı çıksa da Avusturya veliahtı olan oÄŸlu II. Josef onunla aynı fikirde deÄŸildi. Bu durumu çok iyi bilen II. Katerina, Osmanlı Devleti’ne karşı Avusturya ile bir ittifak zemini oluÅŸturmak için II. Josef nezdinde giriÅŸimlere baÅŸladı. Bu çerçevede 30 Mayıs 1780 yılında II. Katerina ile II. Josef Lehistan sınırları içinde yer alan Mohilev’de bir araya geldiler ve burada Osmanlı topraklarının taksimi konusunda görüÅŸmelerde bulundular. II. Katerina, Osmanlı Devletine birlikte saldırmayı ve topraklarını aralarında paylaÅŸmayı teklif etli. Bu teklifi II. Josef’in kabul etmesi üzerine aralarında bir mutabakat yapıldı. Bu mutabakata göre:

  1. Eflak, BoÄŸdan, Besarabya’yı içine alan Dinyester yani Turla ve Tuna Nehirleri arasındaki bölgede temeli Hıristiyanlığa dayalı Rusya’ya baÄŸlı bir devlet kurulacak ve bu devletin adı “Daçya" olacaktı. Bu devletin başına ise Rus Generali Potemkin geçecekti.

  2. Ä°stanbul’da Bizans Ä°mparatorluÄŸu yeniden kurulacak ve bu imparatorluÄŸun başına II. Katerina’nın torunu Konstantin geçecekti. Ayrıca buranın güvenliÄŸinin saÄŸlanması için BoÄŸdan ve Dinyester arasındaki bölge ile Ege adaları Rusya’nın kontrolü altında olacaktı.

  3. Avusturya, Eflak'ın Aluta Nehri’ne kadar olan batı bölgesi ile Sırbistan, Bosna-Hersek, Ä°stirya ve Dalmaçya’yı içine alan Vidin ve Drina Körfezi arasındaki tüm bölgeyi ilhak edecekti.

  4. Aralarında vardıkları bu mutabakat çerçevesinde oluÅŸturdukları bu projeye muhalefet etmemeleri için Fransa’ya Mısır ve Suriye, Prusya’ya ise Torn ve Danzig verilecekti.

 

Böylelikle ileride Osmanlı Devleti’ne karşı sürdürecekleri ortak savaşın ilk temelleri atılmış oluyordu.

II. Josef, Rus Çariçesi II. Katerina ile Osmanlı Devleti’ni parçalamaya yönelik bir mutabakata varmış olmasına raÄŸmen, bu dönemde Avusturya dış politikasına yön vermede annesi Maria Theresa kadar söz sahibi deÄŸildi. Ancak imparatoriçenin 1780 yılında ölmesiyle birlikte, Avusturya’nın idaresini tamamen eline alan II. Josef annesinin belirlediÄŸi politik sınırlamalardan kurtulmuÅŸ oldu ve daha rahat hareket etme imkânına kavuÅŸtu.

​

Avusturya Ä°mparatoru, Rusya ile yapmış olduÄŸu gizli antlaÅŸmaya uyarak, olası bir savaşın çıkma ihtimaline karşı gerekli tedbirleri almaya baÅŸladı. BaÅŸta Erdel ve Macaristan bölgesi olmak üzere, Osmanlı Devleti ile olan sınırlarına seksen binin üzerinde askerini konuÅŸlandırdı. Bundan sonra Rusların Kırım’ı iÅŸgal etmesi artık an meselesiydi.

1782

MSAnderson.jpg

Prof. M.S.Anderson'un DoÄŸu Sorunu (Yapı Kredi:2001) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.

Avusturya’nın Grek Projesinde Ä°steksizliÄŸi

1782 Kasım’ında Joseph, Rusya’nın iddialarını kabul ederken oldukça isteksiz bir tavır sergileyecekti.  

Bu iddialı planları uygulamak kelimenin tam anlamıyla imkansızdı. Ä°ttifak kurulduÄŸu andan itibaren, Almanya’daki II. Frederick’in düÅŸmanlığının kamburunu sırtında taşıyan Joseph’in, Fransa ile iyi iliÅŸkilerinin bozulmayacağı garantisi olmadan, Balkanlar’da bir giriÅŸimde bulunmayacağı ortaya çıkmıştı. 

​

Zinkeisen.jpg

Johann Wilhelm Zinkeisen'in Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu Tarihi (Yeditepe:2011) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.

Grek Projesinin Rafa Kaldırılması

Kayser II. Josef’in müphem tutumu, hatta dönekliÄŸi, hiç ÅŸüphesiz çariçenin düÅŸüncesinin ve siyasetinin deÄŸiÅŸmesi üzerinde önemli bir etki bırakmıştı. Çok geçmeden siyasi romantizm ortamından tekrar yalın gerçeklik ve sakin düÅŸünce ortamına geçilince, iÅŸlerin hiç de istendiÄŸi gibi gitmeyeceÄŸi anlaşılmıştı.

​

Mali durumunun hiç de iç açıcı olmayışı ve silahlı kuvvetlerinin her yerde görülen eksiklikleri, çariçenin ÅŸimdilik Babıali'ye karşı savaÅŸ fikrinden vazgeçmesine ve Bizans projesini daha iyi zamanlara ertelemesine sebep olmuÅŸtu.

Halbuki çariçe Bizans projesinden vazgeçmeye hiç niyetli deÄŸildi. Aynı dönemde torunu için, 30 bin baskı olarak askeri liselere dağıtılan bir Yunanca alfabe kitabı bastırdı ve askeri öÄŸrenciler arasından güya zamanında Yunancaya, gelenek ve göreneklerine alışması için Grandük Konstantin'in yanına verilen bazı genç Rumları seçtirdi. Ayrıca Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu'nun Avrupa'da yok edilmesine dair çeÅŸitli hatıra sikkeleri de ortaya çıktı. Yıldırımın Ä°stanbul'daki en büyük camiyi harabeye çevirdiÄŸi ve çariçenin "dinin savunucusu" olarak anıldığı sikkelerden biri, bu açıdan yeterince anlamlı idi.     

​

Siyasetçiler bu arada Bizans projesinin gerçekleÅŸtirilmesine dair ilk önemli adım olarak çariçenin ertesi yıl için planlanan Kerson gezisinden endiÅŸe ediyorlardı. Zira bu gezinin en önemli amacı, burada iskân edilmiÅŸ Rumların zengin bağışlarla Grandük Konstantin'i imparator olarak kabul etmelerini saÄŸlamak ve ardından Konstantin'i imparator ilan etmekti. Bu, Babıali'ye karşı açık bir savaÅŸ ilanı ve diÄŸer devletlere Avrupa'da dünya barışını korumaya dair fazla cüretkâr bir çaÄŸrı olacaktı. Sonunda bu siyasi tiyatro fazla cüretkâr, hatta belki de gülünç bulundu. Kerson'a yapılacak seyahat iptal edildi ya da en azından ertelendi.

​

Artık hiç kimse çariçenin ciddi olarak Bizans projesini yakın gelecekte gerçekleÅŸtirmeye çalışacağına inanmıyordu.

​

Yeni Tatar İsyanı ve İlişkilerin Tekrar Gerilmesi

Yeni Tatar İsyanı

Mirzaların Åžahin Giray Han'a karşı son ayaklanmasından sonra huzur yalnızca görünüÅŸte yeniden saÄŸlanmıştı. HoÅŸnutsuzluk ve kaynaÅŸmalar sürekli olarak artmıştı. Kerç ve Yenikale'de güçlü Rus birlikleri mevcuttu ve Åžahin Giray, Han sarayın muhtemelen yeniden çıkacak bir ayaklanma halinde onların yardımlarına mümkün olduÄŸunca hızlı baÅŸvurabilmek için Kefe'ye taşımıştı.  

​

Åžahin Giray Han, Rusların himayesi altında rahatça Kefe'de otururken, kardeÅŸlerinden biri olan Bahadır Giray, Kuban Tatarları boylarının çoÄŸu tarafından karşı han olarak seçilmiÅŸ ve bu hareketin başına geçmiÅŸti. Tatarların en güçlü boyları da hemen onun tarafına geçtiler.  

​

Neticede 1782 Mayıs'ında Bahadır Giray önemli bir askeri kuvvetle Kefe önlerine geldi; tek bir kılıç darbesine gerek kalmadan Kefe'yi iÅŸgal etti.

​

Osmanlıların tutumu

Reisülküttab bu hususun dile getirildiÄŸi ilk görüÅŸmesinde, sarayının bu kavgaya karışmayacağını ve bilhassa bağımsız Tatar milletinin yeni bir han seçmekte tamamen serbest olacağını açıkladı. Tatarların hanlarından ÅŸikayetleri öncelikle sivil ve dini kanunların ihlali ile ilgili olduÄŸundan çariçe zaten müdahalede bulunma yetkisine sahip deÄŸildi, zira Rusya yapılan son antlaÅŸmada Tatarların içiÅŸlerine ve bilhassa dini meselelerine karışmaktan tamamen imtina etmeyi açıkça taahhüt etmiÅŸti.

​

Rusya’nın Tutumu

St. Petersburg'da çariçenin kabinesindeki ölçülü grup, mümkün olduÄŸunca tarafsız bir tutum takılması ve zamansız kavganın barışçıl yollarla çözülmesi taraftarı idi. Zira Batı'daki siyasi karışıklıklarla, yeterince meÅŸguldüler ve bu yüzden Åžark yönünde sonuçları tahmin edilemeyen yeni anlaÅŸmazlıklara maruz kalmak hiç de akıllıca gelmiyordu.

​

Oysa bu gevÅŸek siyaset, hiç de çariçeye ve Prens Potemkin'e göre deÄŸildi. Åžark yönündeki geniÅŸ kapsamlı planlarının uygun bir aracı olarak gördüÄŸü Åžahin Giray'dan hiçbir ÅŸekilde vazgeçmeye niyetli deÄŸildi. Aksine tekrar baÅŸa getirilmesinde ısrar etti ve gerekirse Åžahin Giray'ı var gücüyle destekleyecekti. Hem çariçenin hem de Potemkin'in bu meseleyi Bizans projesini nihayet gerçekleÅŸtirmek ve bu amaçla Babıali'yi istemese de bir savaÅŸa sürüklemek için iyi bir fırsat olarak deÄŸerlendirdikleri, diÄŸer devletlerin de paylaÅŸtığı yaygın bir görüÅŸtü.

​

Osmanlı Kamuoyu

Divan-ı Hümayûn'da barış yanlısı grup hala üstünlüÄŸü elinde tutsa da halk ve yeniçeriler isyan halinde idi, savaÅŸ ve intikam için haykırıyorlardı. AÄŸustos ayı ortalarında Kırım'da ve Karadeniz'de Türklerle Ruslar arasında kanlı çatışmaların meydana geldiÄŸi söylentisi yayıldı.

​

Osmanlı sultanı bile son derece tehlike altında idi. Yeni seçilen Bahadır Giray Han'ın tanınması, Ruslar karşısında fazla uysallık gösterdiÄŸi takdirde Sultan [I.] Abdülhamid'in tahttan indirilmesi talep ediliyordu. Karışıklık sırasında Kırım'dan Åžahin Giray'ın yeniden tahta çıkartıldığı haberleri gelmiÅŸti.  

​

Bu ÅŸekilde tekrar saÄŸlanan huzur, sanki uzun bir süre için güvence altına alınmış gibi görünüyordu. Tabii ki her ÅŸey, Babali'nin nasıl davranacağına baÄŸlı idi. Çariçenin kabinesinde, zayıflığından dolayı Babıali'ye her ÅŸeyi teklif edebileceklerine, Babıali'ye karşı her ÅŸeye cesaret edebileceklerine inanılıyordu.

​

Oysa bu konuda yanılıyorlardı. 

​

Reisülküttab, Ekim ayı sonunda Prusya sefirine, Ruslar ÅŸayet Kırım'da yaptıklarına göz yumdukları için Babıali'yi ayaklar altına alabileceklerine inanıyorlarsa yanıldıklarını açıkladı. Çariçenin yeni bir hükümdar seçtiÄŸini bildirmekten baÅŸka hiçbir ÅŸey yapmamış bir halkı yok etmesine yardım etmek amacıyla eline silah almasını istemesine son derece öfkelenmiÅŸti. Asla böyle bir ÅŸeyi kabul etmeyecekti. 

​

Savaşın Eşiğinde

Babıali, savaÅŸtan her ne kadar kaçınmak istese de kamuoyunun etkisi altında artık bu kararlı konuÅŸmaları uygun hazırlıklarla desteklemekten imtina edemedi. Dolayısıyla bu hazırlıklar yıl sonuna doÄŸru sessizce, ama bir o kadar büyük çabalarla yürütüldü. Aralık ayında Bosna'da ve Sırbistan'da 10 bin kiÅŸi hazır olmalı idi ve 14 gün içinde serhad boylarına 90 bin kiÅŸi gönderebileceklerini umuyorlardı. Belgrad'da çoÄŸunluÄŸu Arnavutlardan oluÅŸan 60 bin kiÅŸilik uzman birlikler ve 12 bin kiÅŸilik bir Kazak birliÄŸi, Besarabya'da yine büyük bir bölümü Arnavutlardan oluÅŸan aynı sayıda birlikler toplandı.

​

Ertesi yılın baÅŸlarında Anadolu timarlarına, timarlarını kaybetme cezası altında, 53 gün içinde Bender'e veya bir ay içinde BoÄŸaz giriÅŸindeki hisarlara gelme emri verildi. Bu ÅŸekilde ilkbahara kadar Rumeli'de yaklaşık 300 bin kiÅŸilik bir askeri kuvvet toplayabileceklerini hesaplamışlardı. Ä°aÅŸeleri bilhassa Gelibolu, Sofya, NiÅŸ ve Belgrad'da kurulan büyük erzak depolarından temin edilecekti.

​

Aynı zamanda Anadolu'dan Erzurum'da bulunan birlik Kırım'a hareket edecekti ve henüz Rumeli'de bulunan 20 bin Tatara, Canikli Ali PaÅŸa'nın emrinde gerektiÄŸinde Kırım'da Ruslara karşı kullanılmak üzere, Anadolu'ya geçme emri verildi.

​

Ä°stanbul cebehanesinde ve tophanesinde de olaÄŸanüstü bir hareketlilik görülüyordu. Ä°lkbahara kadar 300 yeni top dökmek ve aynı sayıda kale topları hazırlamak için gece gündüz çalışılıyordu.  

​

Tabii ki aynı zamanda donanma da elden geçiriliyordu. Mart ayına kadar en az 25 adet büyük savaÅŸ gemisi donatılacak ve denize açılmaya hazır hale getirilecekti. Ertesi yıl bu tür gemilerin sayısını 40'a ve 30-40 toplu karavellerin sayısını 30'a çıkartabilmeyi umut ediyorlardı. Mürettebat olarak kış ayları içerisinde Takımadalar'dan 4.500 iyi yetiÅŸmiÅŸ denizci, Ä°stanbul BoÄŸazı yakınlarındaki adalara getirildi ve burada her an Kapudan Gazi Hasan PaÅŸa'nın emirlerini beklediler.

​

Grek Projesi Raftan Ä°niyor

Çariçe kayser için ayrıntılı bir paylaşım planı hazırlattı. Bu plana göre kaysere Bosna, Sırbistan ve Belgrad'ı bırakmaya hazırdı; karşılığında ise kendisi için yalnızca Özü'yü ve etrafındaki toprakları, Kırım'ı ve "sınırlarını daha iyi düzenlemek için" gerekli olabilecek bütün topraklan talep ediyordu. Türkiye'nin Avrupa'daki kısmının tamamı ile Yunan adaları, Grandük Konstantin için öngörülen ve ne tuhaftır ki Ä°ngiliz anayasasını örnek alarak bir tür cumhuriyet ÅŸeklini önerdiÄŸi söylenen "Åžark Ä°mparatorluÄŸu"nu oluÅŸturacaktı. Oysa anlaşıldığı kadarıyla çariçe bundan da çok Eflak ve BaÄŸdan üzerinde nasıl tasarrufta bulunulacağına dair sıkıntıya düÅŸmüÅŸtü. Kayserin buraları kendisine vermeyeceÄŸi açıktı. Lakin Avusturya topraklarının bu yönde geniÅŸletilmesine rıza göstermeye niyetli deÄŸildi. Bu yüzden Memleketeyn topraklarını bir nevi bağımsız bir ülke olarak, üçüncü bir kiÅŸiye bırakmayı daha uygun görüyordu ve bu kiÅŸi de tabii ki genel olarak bilindiÄŸi üzere, Prens Potemkin'den baÅŸkası olmayacaktı. 

​

Bu planını zayıf yönleri açıktı ve bilhassa Kral Frederik tarafından kavrayışla ve derin bir bakışla ele alındı. Kont Görtz'e, Ä°ngiliz cumhuriyetçilik örneÄŸine göre yeni bir imparatorluÄŸun kurulması ile ilgili olarak, bunun güzel ve parlak bir plan olduÄŸunu yazdı. Lakin bu planı gerçekleÅŸtirmek için gerekli parayı nereden bulacaklardı? Orada Ä°ngilizlerinki gibi bir anayasa için kullanılabilecek özgür insanlar var mıydı? Bu arada en iyi kısım, Potemkin'e ve kaysere düÅŸecekti. Çariçeye Kırım'dan baÅŸka sonunda sadece Bucak ve Besarabya çölleri kalıyordu. Ayrıca Kırım'ı meÅŸru ve çariçe tarafından bizzat tanınan hükümdarının elinden hangi hakla alacaktı? Bunu yaptığı takdirde göz kamaÅŸtırıcı ÅŸanı, sonunda bu türde bir teÅŸebbüste bulunmasına sebep olacak tek ÅŸey olan Bizans Ä°mparatorluÄŸu'nun fethine dair büyük amacını gerçekleÅŸtiremeden, bariz ve onurunu zedeleyici bir adaletsizlik yapmış olurdu. Krala göre, bundan tamamen uzak durulacaktı ve en fazla Babıali'nin Kırım'ın sınırsız bağımsızlığını, Memleketeyn'in biraz daha sınırlı bağımsızlığını ve Karadeniz üzerinde serbest denizciliÄŸi kabul etmesini saÄŸlamakla yetineceklerdi ki bu, bilhassa kayserin avantajına olacaktı.

​

Hammer.jpg

Johann Wilhelm Zinkeisen'in Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu Tarihi (Yeditepe:2011) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.

Çariçe, yalnız Kırım'ı ve buna mülhak bazı toprakları, Dinyeper boyunda bazı gerekli sınır mevkilerini almaktan baÅŸka bir gayesi olmadığına dair Ä°mparator Jozef’e ÅŸeklen teminat verdi. Buna mukabil Bosna ile Sırbistan'ı Avusturya'ya bırakmaya seve seve hazır olduÄŸunu temin etti.

​

Rusya ve Avusturya’nın Notası

Aralık aynıda Reis Efendi'ye, Rusya ile Avusturya’nın bir notasını aldı. Babıâli'den,  Rus gemilerinin mühimmat ve cephane taşısalar bile BoÄŸazlardan geçmelerine artık engel olmaması; Eflak ve BoÄŸdan hakkında giriÅŸtiÄŸi taahhütleri tam zamanında yerine getirmesi, son olarak da Rus Çarının askerleri tarafından iÅŸgal edilmiÅŸ olmakla beraber "Serbest" Kırım'ın meÅŸru Han'ı olarak Åžahin Giray'ı tanıması isteniyordu.

​

Reis Efendi kaçamaklı bir cevap verdi. Buna göre Kırım'da vaki olan son olaylardan Babıâli memnundu ve bundan sonra da muahedelere riayet etmeyi vadediyordu; yalnız Rus gemilerinin boÄŸazlardan geçmesi hakkındaki nokta üzerinde birtakım ihtiyatî kayıtlar ileri sürüyordu. Fakat Babıâli'nin asıl niyeti, yukarda adı geçen notadaki üç nokta üzerinde müzakereleri uzatmak ve elveriÅŸli zaman geldiÄŸinde silâhlara baÅŸvurmaktı.

Zinkeisen.jpg

Johann Wilhelm Zinkeisen'in Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu Tarihi (Yeditepe:2011) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.

Avusturya’nın da SavaÅŸ Hazırlıklarına BaÅŸlaması

Durum ne olursa olsun, kayser iyi niyetini kanıtlamak için, yılın sonlarına doÄŸru hazırlıklarını büyük bir gayretle yürüttü. Lakin bu hazırlıklar yalnızca erzak depolarının kurulması, mal teminiyle ilgili anlaÅŸmalarının yapılması ve ara sıra Tuna Nehri üzerinden savaÅŸ araç gereçlerinin gönderilmesi ile sınırlı idi. 

​

Tam bunlardan dolayı, iki imparatorluk sarayı arasındaki karşılıklı kışkırtmalara raÄŸmen, her ÅŸey müphem ve belirsiz bir durumda kalmaya devam etti. Lakin bu hususu henüz açıklığa kavuÅŸturamadan, iki imparatorluk sarayının Åžark yönündeki geniÅŸ kapsamlı planlarının gerçeÄŸe dönüÅŸtürülmesi için hiç de olumlu görünmeyen bir hadise meydana geldi.

​

Ä°ngiltere'nin Kuzey Amerika'daki koloniler savaşı sonuna yaklaşıyordu. 1782 yılı daha bitmeden barışın yakın olduÄŸu ve bunun Batılı devletlerin dikkatlerini ve güçlerini yeniden Åžark Meselesi üzerinde yoÄŸunlaÅŸtırmalarına sebep olacağı artık ÅŸüphe götürmüyordu. 

​

Gerçekten de 20 Ocak 1783'te barış ön hazırlık belgeleri imzalandı.

​

Lakin kayser, çariçeye gönderdiÄŸi özel bir yazıda bu hususta endiÅŸelenmemesi gerektiÄŸini söyleyince, çariçe biraz sakinleÅŸmiÅŸ gibi görünüyordu. BirleÅŸik silahlı kuvvetleri, Türklerin silahlı kuvvetlerinden üstündü ve bu sayede yeterince hareket alanı bulacakları daha ilk sefer sırasında öyle parlak zaferler elde edeceklerdi ki, diÄŸer devletler de eÄŸer daha sonra katılmak isteseler bile, elde ettikleri avantajları güvence altına almalarını engelleyemeyeceklerdi. Fransa, daha yeni biten savaÅŸtan dolayı tükenmiÅŸti ve bu yüzden büyük teÅŸebbüslerde bulunamayacaktı.

Osmanlılar

bottom of page