top of page

Hatıralar

Ertuğrul Gazi’nin Oğlu Osman Gazi’ye Vasiyeti

Ertuğrul Gâzî, oğlu Osman Gâzî’ye ve O’nun şahsında bütün haleflerinin rûhlarına yön verecek olan şu vasıyette bulunmuştur: “Bak Oğul! Beni incit, Şeyh Edebali’yi incitme! O, bizim aşîretimizin güneşidir. Terâzîsi dirhem şaşmaz! Bana karşı gel, O’na karşı gelme! Bana karşı gelirsen üzülür, incinirim; O’na karşı gelirsen gözlerim sana bakmaz olur, baksa da görmez olur! Sözümüz Edebali için değil, senceğiz içindir! Bu dediklerimi vasıyetim say!”[1]

 

Kur’an’a Hürmet

Osman Bey, aşiretin idaresini yeni yeni ele aldığı günlerden bir gündür. Baba Ertuğrul Gazi de hayattadır. Osman Bey Şeyh Edebali’yi ziyarete gider. Edebali’nin sohbetine katılır, ikramlar derken vakit ilerler geceyi Şeyh’in evinde geçirir. Osman Bey, Şeyh Edebali’nin evinde geçirdiği gecede yaşadığı olayı meşhur tarihçi Mehmet Neşri'den dinleyelim: “Bir gece Şeyh Edebali’nin evinde misafir oldu. Oturduğu yerin arkasında bir Mushaf-ı şerif asılı idi. Osman Gazi hiçbir şey söylemedi ve herkes uyuyup, hane sessiz kalana kadar bekledi. Sonra abdest alıp, yüzü ve vücudu Mushaf’tan yana durup huşu ve huzurla ta sabaha kadar el kavuşturup bekledi. Uyanacak vakit olunca, ev sahipleri benim bu halimi görmesinler diye uyur gibi gözlerini kapadı ve bir ara uyukladı ve rüya gördü. Şeyh Edebali’nin koynundan bir ayın doğup kendi koynuna girdiğini, arkasından da kendi göbeğinden büyük bir ağacın çıkıp, âlemi tuttuğunu, gölgesinde nice dağların bulunup, nehirlerin aktığını, birçok insanların kaynaştığını gördü. Osman Bey, gördüğü rüyayı şey Edebali’ye anlatır ve rüyasını tabir etmesini ister. Şeyh Edebali Osman Bey’in gördüğü rüyayı şöyle yorumlar: “Müjdeler olsun sana Ey Osman! Hak Teâlâ sana ve senin evlatlarına saltanat verdi. Bütün dünya, evlatlarının himayesinde olacak, kızım da sana eş alacak.”[2]

 

Edebali’nin müridlerinden Kumral Dede, Osman’ın yanına yaklaşıp: “Ey Osman, sana padişahlık müjdelendiğine göre bana ne verceksin?” dediğinde Osman’da: “Padişah olayım, sana bir köy vereyim” dedi. Bunun üzerine Kumral’da: “O halde vaadini bir kâğıda yaz da bana ver” deyince, Osman: “Ben yazı bilmem. Ama atamdan kalan bir kılıcım var, onu sana vereyim. Bu kılıç sende nişan olarak dursun, benim neslim o kılıcı görür ve köyü senden almaz”  [3]

 

Ebdal Kumral Osman Gâzinin tahta çıktığını göremedi. 1288'de Osman Gâzi, babası Ertuğrul Gâzinin yerine baş seçildiğinde o vefât etmişti. Osman Gâzi ise bu mücâhid şeyh hazretlerini unutmadı. Ona Ermeni Derbendinde güzel bir zâviye yaptırdı. Birçok köy ve tarlalar vakfetti. Bu arada her Osmanlı pâdişâhı, Ebdal Kumral neslinden gelen dervişler elinde o kılıcı görünce pekçok ihsânlar ettiler ve o kılıcın kınını yenilediler.[4]

 

Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye Öğütleri
“Ey Oğul!  Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana… Güceniklik bize; gönül almak sana… Suçlamak bize; katlanmak sana… Âcizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana… Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adâlet sana… Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana…” [5]

 

“Ey Oğul!  Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana…”[6]

 

“Ey Oğul!  Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı. Allâh Teâlâ yardımcın olsun. Beyliğini mübârek kılsın. Hakk yoluna yararlı etsin. Işığını parıldatsın. Uzaklara iletsin. Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalb versin.”[7]

 

Komşuya Hürmet

Âşık Paşazade’nin yazdığı Tevarih-i Âl-i Osman’da Osman Bey’in Bilecik halkına bakışı şu şekilde anlatılır: “Osman Gazi bunca gazalar etmeye başlayınca etrafın kâfirleri çekinir oldular. Osman Gazi Bilecik kâfirlerine gayet hürmet ederdi. Sordular:”Bu Bilecik kâfirlerinin senin yanında hürmeti var; nedendir?” dediler. Dediki:”Komşularımızdır. Biz bu ile garip olarak geldiğimiz zaman onlar bizi hoş tuttular. Şimdi bize dahi gerektir ki bunlara hürmet edelim”.[8]

 

İlk Verginin Alınması

Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan hemen sonra ilk vergi alınmasını Aşıkpaşazade Tevârih-i Âl-i Osmanda şöyle anlatır:  “Germiyandan birisi geldi. ‘Bu pazarın vergisini bana satın’ dedi. Halk ‘Osman Han’a git’ diye cevap verdi. O adam, hana gidip sözünü söyledi.  Osman Gazi sordu: ‘Vergi nedir?’  Adam dedi ki: ‘Pazara ne gelse ben ondan para alırım’.  Osman Gazi: ‘Senin bu pazara gelenlerde alacağın mı var ki para istersin’ dedi.  O adam: ‘Han’ım! Bu töredir. Bütün memleketlerde vardır ki padişah olanlar alır’ dedi.  Osman Gazi sordu: ‘Tanrı mı buyurdu, yoksa beğler kendileri mi yaptı?’  O adam yine: ‘Töredir hanım! Ezelden kalmıştır’ diye cevap verdi.  Osman Gazi çok öfkelendi: “Bir kişinin kazandığı başkasının olur mu? Kendi malı olur. Ben onun malına ne koydum ki bana akça ver diyeyim? Bire kişi! Var, git! Artık bana bu sözü söyleme ki sana ziyanım dokunur’ dedi.  Bunun üzerine halk dedi ki: ‘Hanım! Bu pazarı bekleyenlere adettir ki bir nesnecik vereler’.  Osman Gazi: ‘Mademki böyle diyorsunuz, öyleyse bir yük getirip satan herkes iki akça versin. Satamayan bir şey vermesin. Kim bu kanunumu bozarsa Allah onun dinini de, dünyasını da bozsun. Kime bir tımar verirsem elinden sebepsiz yere almasınlar. O ölünce oğluna versinler. Çok küçük dahi olsa versinler. O, savaşa yarayacak hale gelinceye kadar sefer vaktinde hizmetkârları sefere gitsin. Her kim bu kanunu tutarsa Allah razı olsun. Eğer neslime bu kanundan başka bir kanun koyduracak olurlarsa edenden ve ettirenden Allah razı olmasın’ dedi.”[9]

 

 

 

Kaynaklar

[1]http://www.tarihnotlari.com/bunlara-hurmet-edelim/

[2]http://filizsarihan.blogcu.com/osmanli-nin-temelinde-kur-an-a-saygi-var/1180566#

[3]http://www.tarihnotlari.com/osman-bey-sana-padisahlik-mujdelendi/

[4]http://www.ehlisunnetbuyukleri.com/EBDAL_KUMRAL_HAYATI-72-Evliyalar.aspx

[5]http://osmanli.darulerkam.altinoluk.com/i-bolum-osman-gazi/osman-gazi/

[6]http://osmanli.darulerkam.altinoluk.com/i-bolum-osman-gazi/osman-gazi/

[7]http://osmanli.darulerkam.altinoluk.com/i-bolum-osman-gazi/osman-gazi/

[8]http://www.tarihnotlari.com/bunlara-hurmet-edelim/

[9]http://www.tarihnotlari.com/tanri-mi-buyurdu/

Osman Gazi (1258-1326, 45 yıl)

Osmanlılar

bottom of page