Rusya-Avusturya İttifakına Karşı Savaş
I.Abdülhamid'in Ölümüne Kadar (1787-89)
Serhat Kuzucu'nun Kırım Hanlığı ve Osmanlı-Rus Savaşları (Selenge: 2013) kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Osmanlı Ordusunun Sefere Çıkışı
Osmanlı ordusu, Serdar-ı Ekrem Koca Yusuf Paşa komutasında 23 Mart Pazar günü hareket etti.
Serdar-ı Ekrem Koca Yusuf Paşa asıl ordu ile birlikte Sofya, Niş ve Avusturya üzerine yürüyecek, Vezir Ali Paşa serdarlığındaki ikinci bir ordu ise İsmail taraflarının güvenliğini sağlayarak Ruslarla mücadele edecekti.
Serdar-ı Ekrem Koca Yusuf Paşa, Edirne’den Sofya bölgesine hareket hâlinde iken, Avusturya birliklerinin Bogdan üzerine yürüyerek Yaş Kasabasını işgal ettikleri haberi geldi.
İmparator II. Josef idaresindeki Avusturya ordusunun Belgrat taraflarında bulunduğu haberi alınınca, sadrazamın Vidin’de kalmasına ve Vidin Muhafızı Şerif Hasan Paşa’nın da serasker tayin edilerek, düşman üzerine gönderilmesine karar verildi.
Avusturya Cephesi Muharebeleri
Muhadiye ve İnlik Muharebeleri
6 Ağustos tarihinde Memiş Paşa, İrşova yakınlarındaki Avusturya birliklerini kalelerden getirttiği ağır toplarla bombalamaya başladı. Yoğun ateş altında kalan Avusturya birlikleri çekilmek zorunda kaldılar. Serasker Şerif Hasan Paşa da bu saldırı sonrası harekete geçerek Lazarta üzerine yürüdü ve buradaki Avusturya birliklerini bozguna uğratarak Lazarta’yı ele geçirdi. Bu zafer sonrası Avusturya birlikleri önemli zayiat verdikleri gibi, Muhadiye mevkiine çekilmek zorunda da kaldılar.
Serasker Şerif Hasan Paşa fete girişmeden önce Avusturya İmparatoru II. Josef Belgrat'ı kuşatma hazırlıkları yapmaktaydı. Lazarta’nın, Osmanlı birlikleri tarafından işgali imparatorun Sebeş taraflarına çekilmesine sebep oldu.
Sedar-ı Ekrem Koca Yusuf Paşa Şerif Hasan Paşa’ya takviye kuvvetler vererek onun Muhadiye’yi zapt etmesini istedi. Kendisi ise Belgrat taraflarında önemli bir konuma sahip olan İnlik Kalesi’nın zaptı için harekete geçti.
Avusturya birlikleri önemli kayıplar vererek, Muhadiye’yi terk etmek zorunda kaldılar. Bu sırada Sedar-ı Ekrem Koca Yusuf Paşa İnlik Kalesi’nin de Osmanlı birliklerinin eline geçmesini sağladı.
Şebeş Muharebesi
Şebeş Boğazı civarında, Avusturya askerlerinin sayısı yüz bin civarında idi ve yüzden fazla da topları bulunmaktaydı. Bizzat İmparator II. Josef'in idaresinde bulunan Avusturya askerlerinin sayısı buraya gönderilen Osmanlı birliklerine oranla oldukça fazlaydı. Kuşatma sonunda düşman askerlerinin birçoğu öldürüldüğü gibi bir kısmı da esir edilerek önemli bir başarı sağlandı. Bu zaferle birlikle birçok esirin yanı sıra, top ve tüfek gibi mühimmat da ele geçirildi. İmparator II. Josef ve yeğeni Arşidük Fransuva ise esir olmaktan son anda kurtuldu.
Zaferlerin Yenilgiye Dönüşmesi
Bu zaferden sonra toplanan meşveret meclisi kış ayının yaklaşmakta olduğunu göz önünde bulundurarak, Osmanlı birliklerinin daha fazla ileri gitmemesi kararını aldı. Bu çerçevede Muhadiye ve Lazarta’ya muhafız kuvvetler konularak, kış karargâhı olarak belirlenen Şumnu bölgesine gidilmek üzere harekete geçildi. Fakat Osmanlı ordusunun geri çekilmesi, perişan bir hâlde olan Avusturya birliklerinin tekrar toparlanması için önemli bir fırsat doğurdu. Nitekim, Osmanlı ordusunun hareketinden kısa bir süre sonra toparlanan Avusturya birlikleri Muhadiye, Lazarta ve Pançova’yı geri aldıkları gibi, Bosna üzerine yürüyerek Novi ve Dubiçe’yi de zapt etliler.
Bu sırada Rusya cephesinde Osmanlı birliklerinin tutunamamasından dolayı Özi ve Bender taraflarına acilen yardım edilmesi gerektiğinden bu bölgeye yeteri kadar kuvvet gönderilemedi. Hatta daha önce ordunun kışlak alanı olarak belirlenen Şumnu bölgesi yerine ordunun Rusya cephesine daha yakın olan Rusçuk’ta kışlaması kararlaştırıldı.
Rusya Cephesi Muharebeleri
Kılburnu ve Liman Muharebesi
Karadeniz’in kuzeyinde Bug (Aksu) ve Dinyeper nehrinin birleşme noktasında bulunan Özi ve tam karşı tarafında yer alan Kılburnu Kalesi bu savaşın en önemli kilit noktalarıydı. Bu dönemde Özi Kalesi Osmanlı Devleti’nin kontrolünde iken Kılburnu Kalesi ise Rusya nın kontrolü altındaydı. Osmanlı Devleti için Kırım ın geri alınması harbin ana nedeniydi. Bunun için öncelikle Özi Kalesi ve çevresinde tam bir kontrol sağlanıp daha sonra bu bölgede bulunan Kılburnu ve Kerson gibi mevkilerin ele geçirilmesi gerekmekteydi.
7 Haziran 1788 tarihinde, Rus donanması Özi açıklarında bulunan Osmanlı donanmasına saldırıya geçti. İlk çarpışmada üç Osmanlı gemisinin batması ve daha sonra bu sayının artması üzerine Osmanlı donanması geri çekilmek zorunda kaldı. Ters esen rüzgâr da Rus donanmasının geri çekilmesine neden oldu.
16 Haziran tarihinde bu Kaptan-ı Derya Gazi llasan Pasa Rus donanmasına karşı taarruza geçmek istedi. Fakat sığ sulara giren Osmanlı gemilerinin birçoğu karaya oturdu. Muharebede, Kılburnu’daki Rus bataryalarının yoğun ateşi altında kalan Osmanlı donanması sığ sulardaki hareket kabiliyetinden yoksun bir şekilde önemli kayıplar verdi.
Bundan sonra iki tarat deniz kuvvetleri bir kaç kez daha karşı karşıya geldiler. Bu muharebelerde, Kaptan-ı Derya Gazi Hasan Paşa donanmasının önemli bir kısmını kaybetti. Bu koşullarda artık destek almadan Rus kontrolü altındaki Kılburnu mevkiinin ele geçirilmesinin imkânsız olduğunu anlayan Kaptan Paşa, donanmasını Ûzi açıklarına çekmek zorunda kaldı.
Yaş Kasabası ve Hotin Kalesi’nin İşgali
Rus orduları başkumandanı General Potemkin, Osmanlı Devleti’ne karşı Avusturya ile kurulan ittifaka binaen Boğdan'ın işgali için harekete geçen Avusturya birliklerine yardım için General Soltukif’i derhal Yaş Kasabası taraflarına sevk etti. Rus kuvvetleri ile Avusturya kuvvetlerinin birleşmesi Osmanlı birliklerini çok zor durumda bıraktı. Bu bölgenin muhafazası ile görevli olanlar iki ay kadar düşman birliklerine karşı mücadele etti. Fakat ne İsmail seraskerinden ne de merkezden istenen yardımların gelmemesi sebebiyle daha fazla dayanamadılar ve Yaş Kasabasını terk ederek Bendcr tararlarına çekilmek zorunda kaldılar.
Yaş’ın işgali Hotin yolunun kapanıp, savunma hattının kırılmasına neden olmuştu. Böylece diğer tarafta kalan Hotin’e yardım yapılamayınca, 30 binin üzerinde Rus ve Avusturya müttefik kuvvetleri her yönden kaleyi muhasara altına aldılar. Hotin halkı İsmail taraflarında bulunan ordudan yardım istedilerse de dağınık halde bulunan Osmanlı birliklerinden yardım gelmedi. Kuşatmaya daha fazla direnemeyen Hotin ahalisi kaleyi Kasım 1788 tarihinde Ruslara teslim etmek zorunda kaldı. İşgal sonrası kale halkının birçoğu Bender ve İsmail taraflarına göç ettirildi.
Özi Kalesi’nin Ruslar Tarafından Kuşatılması
Rusya Çariçesi II. Katerina, savaşın başlaması ile birlikte tüm dikkatini Osmanlı Devleti’nin Kırım sınırında bulunan Özi Kalesi'ne çevirmişti. Zira stratejik açıdan önemli bir konuma sahip Özi Kalesi’nin ele geçirilmesi demek, Osmanlı Devleti’nin Kırım Hanlığı topraklarını kurtarma umutlarının da sona ermesi demekti. Bu düşünceyle General Potemkin, Gazi Hasan Paşa’yla Özi Kalesi önünde denizde yaptığı mücadele sonrası, 1788 yılının baharında burayı karadan ve denizden kuşatmak için harekete geçti.
Özi Kalesi’nin İşgali
Osmarılı-Rus savaşının başlaması ile birlikle, bir nevi savaşın kaderinin şekilleneceği Özi kuşatması da 1788 yılının yaz ayında başladı. Bu kuşatmaya karadan ve denizden toplam 80 bin Rus askeri katılmaktaydı. Kuşatmanın başlaması ile birlikte yardım için deniz tarafından harekele geçen Kaptan-ı Derya Gazi Hasan Paşa komutasındaki donanma sahilin sığ olması nedeniyle daha fazla ilerleyemeyerek hareket kabiliyetini yitirdi. Osmanlı hafif yani ince donanmasının mühim bir kısmı da Ruslarlarla yapılan ilk çatışmada yitirildigi için Gazi Hasan Paşa oldukça zor duruma düşmüştü. Bu gelişme üzerine, Gazi Hasan Paşa, donanmasını sığ sulardan uzaklaştırmak için Özi yakınındaki Pirezen Adası önüne çekti ve İstanbul’dan mümkün olan en kısa sürede ince donanma ve asker gönderilmesini istedi. Fakat kuşatma başlayalı üç ay olmasına karşın istenen yardım bir türlü gelmedi.
Özi Muhafızı bu kez merkeze yazı yazarak acilen Özi’ye külliyetli miktarda asker ve mühimmat gönderilmesini istedi. Fakat, İsmail taraflarında yeteri kadar asker yoktu.
Tüm bu gelişmeler yaşanırken Kaptan-ı Derya Gazi Hasan Paşa 1788 yılı Kasım ayında Özi Kalesi’ne bin beş yüz civarında asker bırakarak İstanbul’a döndü. Donanma ile Büyükdere önüne gelen Gazi Hasan Paşa, ayağının tozu ile I. Abdülhamit’in huzuruna çıkarıldı. Sultan I. Abdülhamit, Gazi Hasan Paşa’nın bu şekilde Özi Kalesi savunmasını bırakarak geri dönmesine hiddetlenerek onu kaplan-ı deryalık görevinden alıp kara seraskerliğine atadı. Aynı şekilde kara ordusunun Özi’ye gereken yardımı yapmamasından dolayı da İsmail Seraskeri Şahin Ali Paşa görevinden azledildi.
Özi Kalesi’nin durumu her geçen gün biraz daha kötüye gitmekteydi. Artık kaledeki mevcut cephane ve gıda maddesi tükenme noktasına gelmişti.
Osmanlı askerlerinin sergilediği bu özverili mücadele Özi Kalesi’nin kolay kolay Ruslara teslim edilmeyeceğini göstermişti. Kış ayına girilmesi ile iyice zorlanan General Potemkin mevcut kuşatma şeklinden vazgeçerek, tüm askeri gücü ile genel taarruza geçme kararı aldı. Aralık ayının ilk haftasında Rus ordusu eksi yirmi üç derece soğuk altında tüm kuvvetiyle Özi Kalesi’ne saldırıya geçli. 17 Aralık 1788 tarihinde surlarını aşmayı başaran Rus kuvvetleri, Özi Kalesi’ni tamamen işgal ettiler.
İşgal sonrası General Potemkin’in askerlerine üç gün boyunca kaleyi yağma ve talan etme izni vermesi, tarihte kara bir leke olarak yer alacak büyük bir katliama sebep oldu. Bu talan sırasında kale halkından asker, sivil toplam 25 bin insan katledildi. Rusların bu kuşatmadaki toplam kaybı ise 4 bin kişiden ibaretti. General Potemkin bu kuşatma sırasında o kadar sıkıntı çekmişti ki, işgal sonrası hırsından kaleyi temellerine kadar yıktırdı.
Yavuz Bahadıroğlu'nun Resimli Osmanlı Tarihi (Nesil: 2014) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
I. Abdülhamid'in Vefatı
Özi Kalesi'nde Rusların yaptığı alçaklığı duyunca padişah, tahtında sarsıldı. Yüzü kireç gibi oldu. "Felaket!" diye inleyerek yana devrildi. Kederinden felç olmuştu. Bir daha da toparlanamadı.