top of page

Açlığa Peygamber Çözümü    

Hendek savaşının olduğu yıl, zor bir yıldı. Medine’de kıtlık hüküm sürüyordu. Hendek kazmak için var gücüyle çalışan Müslümanlar aynı zamanda açlık da çekiyorlardı.

Beşir bin Sad’ın kızı anlatıyor:

Annem Amre, beni çağırdı. Eteğime iki avuç hurma koyduktan sonra,

- Kızım! Git de baban ile dayın Abdullah bin Revaha’nın yiyeceklerini ver!

dedi. Giderken Rasulullah’a rastladım. Babamla dayımın yerlerini sordum. Resulullah,

- Kızım, buraya gel! Yanındaki nedir?
- Ya Resulallah! Bu hurma! Annem bunu, babam BeÅŸir ile dayım Abdullah yesinler diye gönderdi. 
- Getir onu!

Yanımdaki hurmayı Resulullah’ın iki avucuna döktüm. Getirdiğim hurmalar avuçlarını doldurmadı. Sonra bir örtü getirilmesini emretti. Örtü getirilip serildi. Hurmayı örtünün üzerine koyduktan sonra yayıp dağıttı. Yanındakilere,

- YemeÄŸe gelin!

diye hendek kazma işinde çalışan herkesi çağırmalarını emretti. Herkes toplanıp yemeğe başladı. Hurma yendikçe artmış, örtünün kenarlarından dökülüp taşmıştı.

 

Cabir bin Abdullah anlatıyor:

Resulullah karnına açlıktan taş bağlamış bulunuyordu. Biz de üç gündür bir şey yememiştik. Kendisinden evime gidip gelmek için izin istedim. Evime gelince hanımıma,

- Peygamberde öyle bir açlık gördüm ki dayanılır bir hal değildir. Yanında yiyecek bir şey var mı?
- Vallahi, yanımızda şu oğlakla bir ölçek arpadan başka bir şey yok!

Oğlağı kestim. Hanımım da arpayı el değirmeniyle öğütüp un yaptı. Eti çömleğe koyup pişirmeye başladık. Hamur mayalandı. Ben Hz.Peygamberin yanına döndüm:

- Ya Resulallah! Benim azıcık yemeğim var. Yanına bir veya iki kişi al da yemeğe gidelim.
- YemeÄŸin ne kadar?
- Bir ölçek arpa ile bir oğlaktan ibaret!
- Hem çok, hem de güzel bir yemek! Hanımına söyle, ne eti ne de çömleği çıkarsın!

Orada çalışmakta olan halka seslendi:

- Ey hendek halkı! Kalkın, Cabir’in ziyafetine gidiyoruz!

Hepsi kalktılar. Hemen eve döndüm. Hanıma,

- Allah iyiliğini versin! Rasulullah, yanında bulunan herkesle yemeğe geliyor. Rezil olacaksın!
- Resulullah, yemeğimizin ne kadar olduğunu sana sormamış mıydı?
- Sormuştu, ben de söylemiştim!
- Onları sen mi davet ettin, yoksa, Rasulullah mı davet etti?
- O davet etti!
- O zaman bırak! O senden daha iyi bilir!

Resulullah evimize geldi. Yanındakilere,

- Birbirinizi sıkıştırmadan içeri girin!

buyurdu. Gelenler onar kişilik gruplara ayrıldılar. Rasulullah yemeğe bereket duası yaptıktan sonra hanımıma:

- Ekmek yapmada sana yardım edecek bir kadın çağır da seninle birlikte ekmek yapsın! Çömlekten de kepçe kepçe al! Sakın çömleği tandırdan ayırma!

dedi. Resulullah, tandırdan ekmeği ve eti çıkarıp parçalamaya ve ekmeğin üzerine et koyarak gelenlere vermeğe başladı. Davetlilerin hepsi doyup kalkıncaya kadar böylece devam etti. Bir hayli de yemek arttı. Sonra hanımıma,

- Bu kalanı da hem kendin yersin, hem de hediye edersin. Çünkü bütün halk açlık çekiyor.

buyurdu. Allah’a yemin ederim ki, gelenler neredeyse bin kişiydi. Hepsi doydukları halde, çömleğimiz olduğu gibi kaynamakta, hamurumuzdan da hala ekmek yapılmaktaydı. Ondan biz de yedik ve komşularımıza da hediye ettik.

 

 

 

bottom of page