Hz.Peygamber henüz Mekke’den ayrılmamıştı ki, Hevazin ve Sakif kabilelerinin savaşmak için toplandıkları haberi geldi. Toplanan askerlerinin sayısı 14.000 kişi kadardı. Çevre kabilelerden katılanlarla bu sayı 20.000’e ulaşmıştı. Hz.Peygamber, olayın doğruluğunu araştırmak ve bilgi toplamak amacıyla Abdullah bin Hadred’i görevlendirdi. Fakat gelen bilgiler duyulanları doğruluyordu.
Mekke’de bulunan ordu hazırlandı ve savaşmak için yola çıktı. İslam ordusunun sayısının 10.000–12.000 kişi olduğu rivayet edilir. 5 günlük bir yolculuktan sonra Huneyn’e ulaşıldı.
Savaşın Başlaması ve Bozgun
Hz.Peygamber, seher vaktinde orduyu savaş düzenine soktu.
Ebu Abdurrahman anlatıyor:
Çok sıcak ve yakıcı bir günde yola devam edip ağaç gölgelerine indik. Güneş en yüksek noktaya ulaşınca, zırhımı giydim. Atıma binip Resulullah’ın yanına gittim. Selam verdim:
- Yürüyüş zamanı geldi mi?
- Evet.
Ağacın dibinde dinlenen Bilal’den katırının eyerlenmesini istedi. Bilal, bir semer çıkardı. Kenarları hurma lifinden yapılmış, gösterişsiz ve hoşa gitmeyecek bir eyerdi. Resulullah katırına bindi, biz de hayvanlarımıza bindik. Resulullah, düşmana karşı bizi o akşam ve gece savaş safları halinde düzene koydu. Kendisi boz renkli bir katıra binmişti. Sırtına iki kat zırh gömlek giymiş, başına da miğfer geçirmişti.
Huneyn vadisine sabahın alaca karanlığında, savaş düzeninde inilmeye başlandı. Fakat öncü birlikler Hevazin savaşçılarının kurduğu pusuya düşerek dağıldılar. Her yerden yağmur gibi ok yağıyordu. Hevazinler, bozulup geri çekilen Müslüman savaşçıları kovalayarak Hz.Peygamberin bulunduğu yere kadar geldiler.
Hz.Peygamber,
- Nereye gidiyorsunuz ey insanlar! Bana doğru gelin! Ben Allah’ın peygamberiyim. Ben Muhammed bin Abdullah’ım!
diye sesleniyor, develer birbirine giriyor, halk ise alabildiğince kaçıyordu. Hz.Peygamberin yanında asıl askerleri olan Mekke’den kendisiyle birlikte hicret eden Muhacirler ile Medineli Müslümanlar dışında kimse kalmamıştı. Boz katırını tepip Hevazinlerin üzerine yürümek istiyor; yanından ayrılmayan amcası Hz.Abbas katırın yularını, Ebu Süfyan ise üzengisini tutup hızını kesmeğe ve düşman arasına dalmasına engel olmaya çalışıyorlardı.
Müslümanların Toparlanması
Seslenmesine rağmen kaçışanların hiçbirinin geriye dönmediğini görünce, çok gür sesli olan Hz.Abbas’tan seslenmesini istedi. Hz.Abbas, Hz.Peygamberin kendisine bildirdiği gibi seslenmeye başladı:
- Ey Semure ağacının altında biat etmiş olan Sahabiler! Neredesiniz?
Daveti işiten Müslümanlar “Emrindeyiz” diyerek toparlanmaya başladılar. Öyle ki, develerinin başlarını çevirmeye güç yetirmeyenler, zırhlarını çıkarıp develerinden atlıyor, kılıç ve kalkanlarıyla sesin geldiği yöne doğru koşuyorlardı. Her taraftan gelen Müslümanlar öfkeyle Hevazinlerin üzerine atılmaya başladılar.
Mekke'nin Lideri Ebu Süfyan Huneyn Seferinde
Zafer
Müslümanların Hevazinlere kılıçlarla hücum ettiklerini görünce,
- İşte şimdi tandır tutuştu, savaş kızıştı!
buyurdu.
- Ben peygamberim! Yalan yok!
diyerek seslendi.
Bera bin Azib der ki,
Vallahi, savaş kızıştığı zaman, Resulullaha sığınır, Onunla korunurduk. İçimizde en yiğit olanımız, Onun hizasında durabilendi.
Hz.Peygamber, katırından indi ve dua etmeye başladı:
- Ey Allah’ım! Bize yardımını indir! Senden, vaat ettiğini yerine getirmeni diliyorum. Ey Allah’ım! Muhakkak ki, Sen onların bize galip gelmelerini istemezsin.
Sonra yerden bir avuç toprak alıp müşriklerin yüzlerine doğru savurdu. Atarken de,
- Ha Mim! Yüzleri kara olsun! Muhammed’in Rabbine and olsun ki, onlar bozguna uğradılar.
buyurdu. Bir mucize gerçekleşmiş, Hevazinlerden gözlerine ve yüzüne toprak gelmedik kimse kalmamıştı. Gökle yer arasında demir taslar üzerine düşen demir parçalarının çıkardığı sesler gibi sesler duyulmaya başladı.
Savaşta Bulunanların Şahit Olduğu İlginç Olaylardan bazıları
Kur’an’ı Kerim’de inen ayetlerde Huneyn gününden şu şekilde bahsedilmektedir:
• And olsun ki, Allah size birçok yerde ve Huneyn gününde yardım etmişti. O vakit, çokluğunuz size gurur ve güven vermişti ama size hiçbir fayda da sağlayadı. Bunca genişliğine rağmen yeryüzü size dar gelmişti de bozularak arkanıza dönüp kaçmıştınız.
• Sonra Allah, peygamberinin ve iman edenlerin üzerine ‘güven ve huzur’ indirdi, sizin görmediğiniz ordular indirdi ve inkar edenleri de azaba uğrattı. İşte kafirlerin cezası budur.
• Sonra bunun ardından Allah, dilediğinin tevbesini kabul eder. Allah, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.
Tevbe 25-27
Ganimetlerin Paylaştırılması
Düşman askerleri dağılıp geri çekilmiş, kadın ve çocukları ile malları Müslümanların eline geçmişti. Kadın ve çocuklardan esir düşenlerin sayısı 6000’i, ele geçen develerin sayısı ise 40.000’i buluyordu. Hz.Peygamber, Mekke’den kumaş alınarak tüm esirlerin giydirilmesini emretti. Ele geçirilen malların ve esirlerin savaşçılar arasında dağıtılması gerekiyordu. Hz.Peygamber, Hevazinlerin gelerek anlaşma yapmak isteyeceklerini düşünerek dağıtımı 10 gün geciktirdi. Ama gelen olmayınca, esirlerin dağıtımı yapıldı.
Çok geçmemişti ki, Hevazin temsilcileri çıkıp geldiler. İslam’a girdiklerini ve Hevazinlerin geri kalanlarının da Müslüman olduklarını bildirdiler. Mallarının ve esirlerin geri verilmesini rica ettiler.
- Ya Resulullah! Biz köklü bir kabileyiz. Bildiğin gibi bir musibete uğradık. Allah’ın sana lütuf ve ihsanda bulunduğu gibi, Sen de bize lütufkar ol!
- Ben sizin gelmeyeceğinizi düşününceye kadar dağıtımı geciktirmiştim. Fakat siz çok geç kaldınız. Esirler mücahidler arasında dağıtıldı. Görüyorsunuz ki, yanımda bunca mücahid var. Onları tüm haklarından vazgeçirmek çok zor. Şimdi siz iki seçenekten birini seçin: ya esirleri ya da mallarınızı tercih edin!
- Ya Resulullah! Sen mallarımızla çoluk-çocuğumuz arasında bizi serbest bıraktın. Çoluk çocuğumuz bize mallarımızdan daha sevimlidir.
Hz.Peygamber, Müslümanların toplanmasını emretti ve onlara hitab etti:
- Kardeşleriniz, pişmanlık duyup tövbe edip Müslüman olarak bize geldiler. Ben de esirlerini kendilerine vermeyi uygun gördüm. Sizden her kim esirlerini gönül hoşluğu ile, karşılıksız olarak geri vermeyi arzu ederse bunu yapsın. Kimde karşılıksız vermek istemezse, Allah’ın bize vereceği ilk ganimet malından ona altı deve verilmesi karşılığında esirlerini salı versin. Şu insanlara kadın ve çocuklarını geri verin!
Müslümanların tamamı, ellerinde esirleri karşılıksız olarak bağışladılar. Hz.Peygamber, esirlerin sahiplerine geri verilmesi işini tamamlayınca konak yerine gitmek üzere hayvanına bindi. Bedevilerden (çöl Arapları) Huneyn savaşına katılmış bazı kişiler Hz.Peygamberin arkasından geldiler.
- Ya Resulullah! Deve ve koyunlardan hakkımıza düşeni paylaştır!
diyerek Hz.Peygamberi sıkıştırmaya, üstünü başını çekiştirmeye başladılar. Hatta o kadar ileri gittiler ki, Hz.Peygamberin üst giysisi ellerinde kaldı.
Hz.Peygamber:
- Ey insanlar! Elbisemi bana verin! Allah’ın size nasib ettiği ganimeti aranızda paylaştırmayacağım diye mi korkuyorsunuz? Vallahi, ganimet malları, Tihame’nin ağaçları sayısınca bile olsa, onları aranızda bölüştürürdüm de siz beni ne cimri, ne korkak, ne de yalancı bulurdunuz!
buyurdu.
Ganimetler mücahidler arasında dağıtıldı. Ganimetin beşte biri, Kur’an-ı Kerim’de bildirildiği gibi İslam’a hizmet için kullanılmak üzere ayrılıyordu. Mekke’nin ileri gelenlerinden bazıları gerçekten Müslüman olmuşlardı. Bazıları ise sadece korktukları için Müslüman olmuş gibi görünüyor ya da İslam’a girmemiş bulunuyorlardı. Savaşa katılanlara dağıtılan haklarından sonra geriye kalan beşte birlik hisse, bu kimselerin kalplerini İslam’a ısındırmak için dağıtıldı. Bunlar 40 kişi kadardılar.
Medineli Gençlerin Duyduğu Rahatsızlık
Medine’ye Dönüş
Hz.Peygamber, Zilkade ayının bitimine üç gün kala, bir Cuma günü Medine’ye geri döndü. Artık ayrılık vakti yaklaşıyordu.
Huneyn Seferi
Onları ancak kafir olanlar görür
Bir avuç toprakla kazanılan zafer...
Çokluğunuzla Övünmeyin...