İntikam Ateşi
Bedir savaşında müşrikler çok sayıda kayıp vermişler; kalanların bir kısmı savaştan kaçarak, bir kısmı da esir düştükten sonra fidye vererek Mekke’ye dönmeyi başarmışlardı. Bu durum Mekkeli müşriklere çok ağır geliyordu. Bedir yenilgisinin öcünü almak için savaş hazırlıklarına başlanmıştı.
Ele geçirilmekten son anda kurtulan ticaret kervanının malları satıldı. Hissedarlara yalnız sermayeleri verildi. Elli bin dinarlık kazanç ise savaş hazırlıkları için ayrıldı. Kureyş dışında Sakif, Kinane ve daha başka kabileler de Müslümanlara karşı savaşmak üzere ikna edildi. Çok geçmeden ordu hazır hale gelmişti. Orduda 3000 asker ve deve ve 200 at bulunmaktaydı.
Hazırlanan ordu Medine’ye doğru yola çıktı ve Uhud’a gelip karargah kurdu.
Savaş İçin Hazırlıklar
Savaş stratejisi nasıl belirlendi?
Hz. Peygamber, Cuma günü, Cuma namazını kıldıktan sonra, Müslümanlara vaaz etti. Cihadı anlattı. Düşman karşısında güçlüklere göğüs gerenlerin, Allah’ın yardımına kavuşacağını haber verdi.
O gün ikindi namazını da kıldırdı. Halk hazırlanmış, kadınlar kalelere yerleştirilmişlerdi. Hz.Peygamber, onları görünce evine girdi. Hz.Ebubekir ile Hz.Ömer de Onunla birlikte girdiler ve zırhını giymesine yardım ettiler.
Hz.Peygamber, atının üzerine bindi. 950-1000 kişi civarında bir kuvvetle yola çıktı. Biraz ilerledikten sonra 600 kişiye yakın, çoğunluğunu okçuların oluşturduğu bir topluluk gördü:
- Kim bunlar?
- Abdullah bin Übey’in Yahudi müttefikleri...
- Müslüman olmuşlar mı?
- Hayır, ya Resulallah!
- Onlara gidip söyleyin, geri dönsünler! Biz müşriklere karşı müşriklerin yardımını istemeyiz.
Ordu Uhud’a doğru ilerleyip, köprünün bulunduğu yere kadar geldi. Müslümanlarla müşrikler artık birbirlerini iyice görebiliyorlardı. Kureyş ordusunun başkomutanı Ebu Süfyan, Medineli Müslümanlara elçi gönderdi:
- Ey Evs ve Hazreç kabileleri! Siz bizimle amca oğlumuz arasından çıkın! Bizi onunla baş başa bırakın! Böyle yaparsanız sizinle çarpışmayacak, geri dönüp gideceğiz.
Fakat Medineli Müslümanlar, Ebu Süfyan’ın teklifini sert bir dille redettiler. Bu sırada münafıkların lideri Abdullah bin Übey,
- Muhammed, gençlerin sözünü dinledi de benim sözümü dinlemedi. Ey ahali, biz ne diye kendimizi öldürteceğiz, bir türlü anlamadık!
diyerek kavminden bir kısmını ve münafıkları yanına alarak Medine’ye geri döndü. Savaş meydanından ayrılanların sayısı 300 kişiyi buluyordu. Böylece Uhud’da savaşan Müslümanların sayısı 650-700 kişiye düşmüş oldu.
Hz.Peygamber, ordusuna savaş düzeni aldırdı. Bu arada stratejik önemi bulunan Ayneyn tepesine 50 okçu gönderdi ve onlara görevlerini bildirdi:
- Göreviniz, bize yönelecek atlıları oka tutup, arkamızdan dolanmalarını önlemektir. Düşmanı yendiğimizi görseniz bile sakın yerinizden ayrılmayın!
Savaş’ın Başlaması
Sonra Müslümanlara hitap etti ve onları cihada, sabra ve gayretli olmaya teşvik etti. Savaş teke tek çarpışmalarla başladı, ardından şiddetlendi. Özellikle sancaktarlarının peş peşe öldürülmesi müşrikleri sarstı. Halid bin Velid’in atlılarla yaptığı hücumlar da tepenin üzerine yerleştirilen Müslüman okçular tarafından geri püskürtüldü. Çok geçmeden müşrik ordusu dağılmaya başlanmıştı. Sayıca ve kuvvetçe kat kat üstün olan müşrikler korkuya kapılmış, mücahidlerin önünde kaçıyorlardı.
Müşrik ordusunun dağıldığını gören okçular birbirlerine,
- Ne duruyorsunuz? Allah düşmanı bozguna uğrattı. Kardeşleriniz ganimet toplamaya koyuldular. Siz de ganimet toplayın!
dediler. Bazıları ise,
- Siz Resulullahın, “Bizi arkadan koruyunuz, yerinizden ayrılmayınız! Öldürüldüğümüzü görseniz de yardımımıza koşmayınız! Ganimet topladığımızı görseniz de bize katılmayınız!” buyurduğunu bilmiyor musunuz?
diye karşı çıktılar. Komutanları Abdullah bin Cübeyr de bunların arsındaydı. Fakat okçuların çoğu aşağıya inmekten vazgeçmediler. Tepede Abdullah bin Cübeyr ile 10 kadar okçudan başka kimse kalmadı.
Zaferin Yenilgiye Dönüşmesi
Müşrik ordusunun atlı birliklerinin komutanı Halid bin Velid, dağda okçuların azaldığını, Müslümanların ganimet toplamakla meşgul olduklarını görünce atlıları hücuma geçirdi. Tepede kalan okçuları şehid edip, Müslümanlara arkalarından saldırdı. Bu durumu gören müşrik ordusu da toparlanarak yeniden Müslümanların üzerine yürüdü.
Düşman'ın gözüyle olayların gelişimi
Zafer yenilgiye dönüşmüş, Müslümanlar bir anda darmadağın olmuşlardı. Hz.Peygamber, çevresinde kalanlarla birlikte dağa doğru çekiliyordu. O günkü durum, Kur’an-ı Kerim de şu şekilde anlatılıyor:
• And olsun ki, Allah size olan yardım vaadini yerine getirmişti. Siz o zaman onlar Onun izniyle kırıp-geçiriyordunuz. Ta ki, Allah size sevdiğiniz zafer ve ganimeti gösterince yılgınlığa düştünüz. Resulullah’ın emri hakkında birbirinizle çekiştiniz ve ona karşı geldiniz. Sizden kiminiz dünyayı, kiminiz ahireti istiyordu. Sonra Allah sizi denemek için yenilgiyle yüzünüzü düşmandan çevirdi. Ve yemin olsun ki, bu musibet sebebiyle sizi bağışladı. Allah mü’minler üzerinde ihsan ve kerem sahibidir.
• O vakit siz kimseye dönüp bakmadan dağlara doğru çekiliyordunuz; Rasulullah ise sizi arkanızdan çağırıyordu. Allah da sizi gam üstüne gamla cezalandırdı. Allah, size verdiği bu musibet sebebiyle günahlarınızı bağışladı ki, kaybettiğiniz şeylere de, başınıza gelenlere de üzülmeyesiniz; bunların Allah’ın rahmetine vesile olduğunu bilerek teselli bulasınız. Allah sizin yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
Al-i İmran 152-153
Hz.Peygamber’in ve Yanındaki Sahabilerin Mücadelesi
Yanındaki sahabiler yağan oklara ve müşriklerin saldırılarına karşı kendilerini siper ediyor, Hz.Peygamberi korumaya çalışıyorlardı. Sahabenin önde gelenlerinden pek çok kimse şehid oldu. Hz.Peygamberin amcası Hamza da bunlar arsındaydı.
Çarpışmalar sırasında Hz.Peygamber de yaralandı. Atılan taşlarla alnı ve alt dudağı yarıldı. Alt çenesindeki kesici dişi kırılmıştı. Aldığı kılıç darbeleriyle de sağ omuzu yaralandı ve başındaki miğferi parçalandı. Miğferin halkalarından ikisi şakaklarına saplanmıştı.
Hz.Ebubekir anlatıyor:
- Uhud günü, halk Resulullah’ın yanından dağılıp uzaklaştığı zaman, ben onun yanına koşanlardan ilkiydim. Arkamdan birisinin de kuş gibi Resulullah’ın yanına erişmek istediğini gördüm. O, Ubeyde bin Cerrah’tı. Resulullah’ın miğferinin halkalarından ikisinin şakaklarına battığını görünce Ebu Ubeyde bana: “Allah aşkına Rasulullah ile aramdan çekil de Resulullahın yanağındaki halkayı ben çıkarayım!” dedi. Halkalardan birisini, ön dişleriyle çekip çıkarırken, bir dişi çıktı. Sonra Resulullah’ın diğer yanağına baktı. Yine bana “Benimle Resulullah’ın arasından sen çık!” dedi. Halkalardan ikincisini çekip çıkarırken de ikinci dişi çıktı. Bunun için iki dişi eksikti.
Hz.Peygamber, zırhı üzerinde olduğu halde Sad bin Muaz ve Sad bin Ubade’nin arasında, her ikisine dayanarak, Uhud dağının yukarılarına doğru çıkarıldı. Yaralı ve güçten düşmüş durumda bulunduğu için, öğle namazını ancak oturarak kılabildi.
Bu arada Hz.Peygamberin öldürüldüğü haberi yayılmıştı. Müslümanlar Hz.Peygamberi sağ salim olarak görünce ferahladılar. Hz.Peygamber de Müslümanların yeniden toparlandığını görünce rahatladı. Müşrikler Uhud dağına tırmanmaya çalışıyorlardı. Hz.Peygamber, müşriklerin dağdan indirilmelerini emretti. Müslümanlar taş ve ok atarak müşrikleri indirmeyi başardılar.
Bu sırada Müslümanları tatlı bir uyku sardı.
Savaşın Sona Ermesi
Müşrik ordularının başında bulunan Ebu Süfyan, artık Uhud’dan ayrılıp gitmek istiyordu.
Gelecek yıl buluşmak üzere anlaşma
Gelecek yıl Bedir'de tekrar karşılaşmak üzere anlaştıktan sonra Ebu Süfyan ve arkadaşları, ordugahlarına döndüler ve Medine’ye doğru yola çıktılar.
Medine’ye Dönüş
Müslümanların bozulduğu ve Hz.Peygamberin şehid edildiği haberi Medine’ye ulaşır ulaşmaz, on civarında kadın, yaralılara yardımcı olmak için Uhud’a kadar koşup gelmişlerdi. Hz.Peygamberin kızı Hz.Fatıma da onların arasındaydı. Hz.Peygamberi kanlar içinde görünce göz yaşlarıyla boynuna sarıldı. Hz.Ali kalkanıyla yaraların üzerine su döküyor, eşi Hz.Fatıma ise akan kanı yıkıyordu. Uğraşmalarının sonunda kanamaları durdurdular.
Diğer hanımlar da savaş meydanındaki yaralılara su veriyor ve yaralarını sarıyorlardı. Şehid olan Müslümanların sayısı 70 civarındaydı. Çoğunluğunu Medineli Müslümanlar oluşturuyordu. Müşriklerden öldürülenlerin sayısı ise 22 kişiydi. Hz.Peygamber, şehidlerin çokluğu sebebiyle, her kabire ikişer, üçer kişi konulmasını emir buyurdu. Cenaze namazları onar kişilik gruplar halinde kılındı.
Şehidlerin gömülme işi bittikten sonra, Hz.Peygamber atının getirilmesini istedi. Atına bindi. Yaralılar ve Uhud’a yardım için gelen kadınlar da yanlarında oldukları halde Medine’ye doğru yöneldiler. Hz.Peygamber, kapısının önüne kadar atının üzerinde geldi. Yardım edilmeden de atından inemedi. Sad bin Muaz ve Sad bin Ubade’ye dayanarak evine girdi. Kılıcını yıkaması için kızı Fatıma’ya verdi ve
- Allah bize fetih nasib edinceye kadar, müşrikler bir daha bizi bunun gibi bir musibete uğratamayacaklar.
buyurdu. Uhud’da uğranılan yenilgi üzerine inen ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:
• Uhud’da sizin başınıza gelen musibetin iki katını Bedir’de siz onlara verdiğiniz halde, “Bu da nereden başımıza geldi?” diyorsunuz. De ki: O sizin kendi kusurunuzdandır. Muhakkak ki, Allah’ın kudreti her şeye yeter.
Al-i İmran 165
• Eğer size Uhud’da bir yara dokunmuşsa, Bedir’de de o topluluğa benzeri bir yara dokunmuştur. Biz o günleri insanlar arasında döndürür dururuz. Bu, Allah’ın hakkıyla iman edenleri ayırt etmesi ve içinizden bazılarına şehidlik mertebesini ikram etmesi içindir. Yoksa Allah zalimleri sevmez.
• Yine bu, Allah’ın iman edenleri günahlarından arındırması ve inkar edenleri yok etmesi içindir.
Al-i İmran 140-141
Ey sevgilicik! Sen ne diye ağlıyorsun?
Takip
Hz.Peygamber ertesi gün sabah namazını kıldırdıktan sonra Bilal’e bir duyuru yapmasını emretti. Bilal de istenilen duyuruyu yaptı:
- Resulullah, düşmanınızı takip etmenizi size emrediyor! Dün Uhud’da bizimle çarpışmada bulunmayanlar gelmeyecek, ancak çarpışmada bulunanlar gelebilecekler!
Hz.Peygamber bu tedbire, Kureyş müşriklerinin geri dönüp Medine’ye saldırmaları ihtimalini göz önüne alarak başvurmuştu. Yerine Medine’de İbn-i Ümmü Mektum’u bırakarak yola çıktı. Uhud’da bulunan mücahidlerden 70 kadarı davetine hemen icabet ettiler. Çoğunluğu yaralı olmalarına rağmen yolda başkaları da onlara katıldılar. Yolda yanlarına Medine’deki münafıkların reisi Abdullah bin Übeyy, gelerek “Ben de hayvanıma binip seninle birlikte takibe çıkayım mı?” diye sordu fakat “Hayır!” cevabını aldı.
Bu sırada müşrikler geri dönüp dönmeme konusunu aralarında konuşuyorlardı. Bir kısmı savaşı kazanmış durumdayken Medine’ye de girmeleri gerektiğini söylüyor, fakat diğerleri buna karşı çıkıyordu.
Saffan bin Ümeyye:
- Siz onları yendiniz. Artık Mekke’ye dönün. Üzerlerine gitmeyin. Bu taktirde zafer sizde kalacaktır. Bedir’de yenilerek Mekke’ye dönüp gittiğiniz zaman, onlar da sizi takip etmediler. Zafer onlarda kaldı. Şimdi Müslümanlar bize çok kızmış durumdalar. Savaştan önce ayrılıp Medine’ye dönenlerin de toplanıp gelmelerinden korkarım. Zafer bizde iken, Mekke’ye dönelim. Mekke’ye dönmezsek, zaferin bizde kalacağından emin değilim.
Gece olduğunda Medine’nin 12 km. kadar dışında konaklandı. Müşrikler de kendilerinden fazla uzak olmayan bir yerde konaklamış bulunuyorlardı. Hz.Peygamber, mücahidlerin mümkün olduğunca geniş bir alana yayılmalarını ve herkesin birer ateş yakmasını istendi. Yakılan ateşlerin sayısı beş yüzü buluyor ve ışıkları en uzak yerlerden görülebiliyordu. Çok sayıdaki ateş öbeği uzaktan sanki büyük bir ordunun konakladığı izlenimini veriyordu. Durumu haber alan müşriklerin tüm hırs ve niyetleri kayboldu. Kalplerine korku düştü. Medine’ye dönme tartışmalarına son vererek acele bir şekilde Mekke’ye doğru yola çıktılar. Müslümanlar da üç gece aynı yerde konakladıktan sonra Medine’ye döndüler.
Uhud
"Günleri aranızda döndürürüz..."
Savaş'ın rüyası ...
Peygamber öldü mü?