Muttaliboğulları ile Toplantı
Dördüncü yıla girilmişti ki, inen ayetlerle davet yeni bir döneme girdi:
• Önce yakın akrabanı uyar!
• Sana uyan müminlere şefkat kanatlarını ger.
• Eğer sana karşı gelirlerse “Ben sizin yaptıklarınızdan uzağım” de.
• Kudreti her şeye galip olan ve kudreti her şeyi kuşatan Allah’a tevekkül et.
Şuara 214-217
Bu ilahi emir, Hz.Peygambere o kadar ağır geldi, o kadar kaygı verdi ki bir aya yakın bir süre evinden dışarı çıkamadı. Hatta insanlar, hastalandı sanarak hastalığını sormaya geldiler. Sonunda Ali’yi yanına çağırdı.
Hz.Ali anlatıyor:
Resulullah beni yanına çağırdı:
- Ey Ali! Yüce Allah’ın, en yakın akrabalarımı uyarmamı emretmesi bana çok ağır geldi. İyi biliyorum ki, ben onlara bu işi açmaya kalksam, muhakkak hoşuma gitmeyecek şeylerle karşılaşacağım.
Bir süre sustu, sonra devam etti:
- Ya Ali! Bize bir sa’ (eskiden kullanılan ve dört avuç kadar tutan bir ölçü) yemek yap ve üzerine, koyun budundan et koy! Bir kaba da süt hazırla ve Abdülmuttalib oğullarını benim için topla! Onlarla konuşup, emr olunduğum şeyi kendilerine ulaştıracağım.
Emrettiği şeyleri yaptım. Abdülmuttalib oğulları evde toplandılar. Kırk kişi kadardılar. Amcaları Ebu Talib, Hamza, Abbas ve Ebu Leheb de gelenler arasında bulunuyordu. Resulullah beni yanına çağırdı ve yaptığım yemeği kendisine getirmemi emretti. Getirip önüne koydum. Eti parçalayarak çanağın çevresine birer parça koyduktan sonra,
- Haydi yiyin! Bismillah!
buyurdu. Hepsi ondan yediler ve tamamen doydular. Allah’a yemin ederim ki, sunduğum yemeği, onlardan tek bir adam bile, yalnız başına yiyebilirdi. Sonra,
- Ya Ali! Onlara süt de içir!
buyurdu. Onlara süt kabını getirdim. Hepsi kana kana içtiler. Vallahi, o kaptaki süt kadarını, onlardan tek bir adam bile, yalnız başına içebilirdi. Yemeğin ve sütün kalanları sanki hiç el dokunulmamış gibiydi. Resulullah konuşmaya başlayacaktı ki, amcası Ebu Leheb sözü ele aldı:
- Şaşılacak şey! Arkadaşınız sizi büyük bir sihirle sihirledi! Doğrusu biz, bugünkü gibi bir sihir hiç görmedik!
Sonra Resulullah’a dönerek:
- Bunlar senin amcaların ve amcalarının oğullarıdır. Dinde sapkınlığı bırak! İyi bil ki kavmin, Senin için bütün Arap topluluklarına karşı koymayı göze alacak değildir! Bütün Kureyş kabileleri ile Araplar, üzerlerine çullanmadan önce onların seni hapsetmeleri gerekir! Böyle yapmaları, bütün Araplar’a karşı savaşmalarından daha kolaydır. Ey kardeşimin oğlu! Ben, senin getirdiğin gibi kötülük getiren bir kimse daha görmedim!
Resulullah’ın konuşmasına fırsat vermediler ve dağıldılar.
Amcası Ebu Leheb’in sözleri, Resulullah’ın çok ağırına gitmişti. Sabah olunca, Resulullah beni tekrar çağırdı:
- Ya Ali! Şu adam, erken davranıp önüme geçti de ben konuşamadan dağılıverdiler. Sen yine önceki akşam bizim için yapmış olduğun kadar yiyecek ve içecek hazırla. Sonra da onları yanıma topla!
Dediklerini yaptım. Abdulmuttalib oğulları yine toplandılar. Hz.Peygamber, yemeği getirmem için beni yanına çağırdı. Yemeği getirip önüne koydum. Yine eti parçaladı ve tabağın etrafına dizdi ve
- Hadi yiyiniz! Bismillah!
dedi. Hepsi doyuncaya kadar yediler ve içtiler. Vallahi, onların tümünü, onlardan bir adam yiyip içebilirdi.
onra konuşmaya başladı:
- Hamd Allah’a mahsustur!
Ben Ona hamd ederim.
Yardımı da Ondan dilerim.
Ona inanır, Ona dayanırım.
Şüphesiz, Allah’tan başka ilah yoktur.
O birdir, eşi ve ortağı yoktur.
Vallahi ben, bütün insanlara yalan söylemiş olsam, yine size karşı yalan söylemem. Bütün insanları aldatmış olsam, sizi aldatmam. Sizi, kendisine inanmaya davet ettiğim Allah, öyle bir Allah’tır ki, Ondan başka ilah yoktur. Sizler, uyur gibi ölecek, uykudan uyanır gibi de dirilecek ve yaptıklarınızdan hesaba çekileceksiniz. İyiliklerinizin mükafatını görecek, kötülüklerinizin de cezasını çekeceksiniz. İnsanlardan ilk uyardığım da sizlersiniz.
Ben sizi, söylemesi kolay, tartıda ise ağır iki kelimeye davet ediyorum ki, o da “Allah’tan başka ilah olmadığına ve benim de Allah’ın kulu ve peygamberi olduğuma” şahitlik etmenizdir.
Ey Abdulmuttalib oğulları! Aranızdan kim bana yardımcı olmayı kabul eder?
Hiç kimse ayağa kalkmadı. Hemen ben ayağa kalktım. Yaşça orada bulunanların en küçüğüydüm. Resulullah,
- Sen otur!
buyurdu. Sorusunu üç kere tekrarladı. Her defasında ben ayağa kalkıyordum. O da, “Sen otur” buyuruyordu.
Sorularının üçüncüsünden sonra
- Ya Resulullah! Bunların yaşça en küçükleri ve en zayıfları olsam da ben sana yardımcı olurum!
dedim.
Hepsi sustular. Elini elimin üzerine koydu.
- İçinizden bu, benim kardeşim ve vekilimdir. Sözlerini dinleyin ve itaat edin! Bu işe amcamsız, amcamın oğlu varis oldu.
buyurdu. Davetliler gülüşerek ayağa kalktılar ve Ebu Talib’e,
- Bak, sana oğlunu dinlemeni emrediyor. İtaat et!
dediler. Ebu Talib de, onlara cevap verdi:,
- Bırakınız onu! Amcasının oğlu, onun başına hayırdan başkasını getirmez.
Akrabalarını Uyar
Davet başlıyor ...
Hz.Peygamberi evine kapatan emir neydi?
Bir kişilik yemekle kırk kişi nasıl doyar?