Hz. Ali
İkinci Müslüman, babası fakirlikten dolayı sıkıntı çektiği için Hz.Peygamberin yanına aldığı ve bakımını üstlendiği, amcasının oğlu Ali oldu. Müslüman olduğunda on yaşlarındaydı. Hz.Peygamber ile eşi Hz. Hatice’nin ibadet ettiklerini gördü:
- Ya Muhammed! Nedir bu?
- Bu, Allah’ın kendisi için seçtiği, peygamberlerini onunla göndermiş olduğu dindir. Ben seni bir olan Allah’a inanmaya, ne yarar ne de zarar veremeyecek olan Lat ve Uzza’yı inkara davet ediyorum.
- Ben bu dini bugüne kadar hiç işitmedim. Babam Ebu Talib’e söylemeden bir iş yapamam.
- Ey Ali! Sana söylediğimi yaparsan yap! Yapmayacaksan da gizli tut ve açığa vurma!
Ali o gece bekledi. Allah kalbine İslam sevgisini düşürdü. Ertesi sabah Hz.Peygamber’in yanına geldi:
- Ya Muhammed! Dün bana söylediğin şey neydi?
- Kendisinden başka tanrı olmayan ve ortağı bulunmayan Allah’a inanacak ve Ona denk tutulan her çeşit puttan da uzak duracaksın.
Hz.Ali, hemen Müslüman oldu. Fakat müslümanlığını babasından gizli tuttu ve açığa vurmadı.
Hz.Peygamber, namaz vakti gelince, Mekke vadilerine doğru çıkıp gider, Hz.Ali de Onunla birlikte giderdi. Namazlarını oralarda kılarlar, akşamleyin de geri dönerlerdi.
Hz.Ali o günleri şöyle anlatıyor:
Peygamber (sav) ile birlikte Mekke’nin dışında bazı yerlere gitmiştik. Dağların ve ağaçların arasından geçerken, karşısına çıkan hiç bir dağ, hiç bir ağaç yoktu ki, Ona,
- “Esselamü aleyke ya Resullallah!” (Selam olsun sana ey Allah’ın peygamberi)
diye selam vermesin.
Bir süre bu şekilde devam ettiler. Bir gün, Hz.Ali’nin annesi, kocası Ebu Talib’e,
- Ali’nin, Muhammed’in yanına devam ettiğini görüyorum. Senin başına, oğlun hakkında güç yetiremeyeceğin bir iş gelmesinden korkuyorum.
- Oğlum bana bunun için mi görünmüyordu ?
Ebu Talib, bunun üzerine onları aramaya çıktı. Onları bir vadide namaz kılarlarken buldu.
- Ey kardeşimin oğlu! Edindiğini gördüğüm bu din de nedir?
- Ey amca! Bu Allah’ın dinidir. Babamız İbrahim’in dinidir ki beni bununla peygamber olarak gönderdi. Bu yoldaki davetimi kabul etmeye ve bu hususta bana yardımcı olmaya sen herkesten daha layıksın!
Onu, Allah’ın birliğine inanmaya, putlara tapmaktan vaz geçmeye davet etti.
Ebu Talib Onu dinledi:
- Vallahi yaptığınız ve söyledikleriniz şeylerde bir sakınca yoktur. Ama ben, atalarımın dininden ayrılmaya güç yetiremeyeceğim. Sen gönderildiğin şey üzerinde dur. Ben sağ oldukça, Sana hoşlanmayacağın bir şey erişmeyecektir.
Sonra oğlu Ali’ye döndü:
- Ey oğulcuğum! Üzerinde bulunduğun bu din nedir?
- Babacığım! Ben Allah’a ve peygamberine inandım, getirdiklerini tasdik ettim ve kendisine tabi oldum.
- Oğulcuğum! Amcanın oğlunun girmiş olduğu şeye, senin de girmiş olman yaraşırdı. O seni ancak iyiliğe davet eder.
Ebu Talib’in sözleri Hz.Peygamberi çok sevindirdi. Ebu Talib, dönüp eve geldi. Hanımı Fatma hatun:
- Oğlun nerede?
- Ne yapacaksın onu?
- Onu Muhammed’le ibadet ederken gördüğünü haber verdiler. Sen oğlunun dinini değiştirmesini uygun görüyor musun?
- Sus! Sen onu kendi haline bırak! Amcasının oğluna yardımcı olması, elbette herkesten çok ona düşer! Eğer nefsim, babam Abdulmuttalib’in dinini bırakmak hususunda bana boyun eğmiş olsaydı, ben de muhakkak Muhammed’e tabi olurdum!
Fatma hatun sustu.