Kervan mı, Savaş mı?
Hz.Peygamber ordunun ileri gelenlerini topladı:
- Ne dersiniz? Kureyşliler Mekke’den çıktılar ve bütün hınçlarıyla geliyorlar. Sizce kervan mı makbul, yoksa Kureyş ordusu mu?
- Düşmanla karşılaşmaktansa, kervanı takip etmek daha makbuldür!
- Kervan deniz sahiline doğru geçip gitti. Ebu Cehil ise geliyor!
- Ya Resulallah! Sen kervana bak, düşmanı bırak!
dediler. Hz.Peygamber kızdı ve ayağa kalktı. Bu arada Kureyş ordusuyla karşılaşmayı isteyenler de söz almaya başladılar. Bunlardan özellikle Mikdad ve Sad bin Muaz’ın konuşmaları önemlidir.
Mikdad:
- Ya Resulallah! Allah sana ne emrettiyse yerine getir. Biz senin yanında ve seninle beraberiz. Biz sana İsrail oğullarının Musa’ya dedikleri gibi: “Sen ve Rabbin onlarla çarpışın! Biz burada oturalım!” demeyiz. Fakat “Sen ve Rabbin onlarla savaşın! Biz de sizinle birlikte çarpışırız!” deriz.
Mikdad’ın bu sözleri Hz.Peygamberi çok sevindirdi ve ona hayırlı dualarda bulundu.
S’ad:
- Biz sana iman ettik ve seni doğruladık. Bize getirdiğin şeyin hak ve gerçek olduğuna şehadet ettik. Dinlemek ve itaat etmek üzere sana söz verdik. Ya Resulallah! Nasıl istersen öyle yap! Biz seninle beraberiz. Seni hak din ve kitapla gönderene and olsun ki, sen bize şu denizi gösterip dalarsan, biz de seninle birlikte dalarız. Bizden bir kişi bile geri kalmaz. Yarın bizimle birlikte düşmanımıza karşı gitmeni de hoş karşılamayacak değiliz....Umulur ki Allah Sana bizden gözünü aydın edecek kahramanlıklar gösterecektir. Allah’ın bereketiyle yürüt bizi!
S’ad’ın sözleri de Hz.Peygamberi çok sevindirdi ve neşelendirdi:
- Haydi yürüyün!...Vallahi şimdi ben, Kureyşlilerin savaş meydanında vurulup düşecekleri yerlere bakıyor ve oraları görüyorum!