top of page

Hatib'in Muvakıs ile KonuÅŸması 

Hatib, o günü şöyle anlatıyor:

İskenderiye hükümdarı Muvakıs, haber gönderip beni yanına getirtti. Kumandanlarını ve devlet adamlarını da yanında toplamıştı. Bana,

- Anlamak istediğim bazı şeyleri sana soracak ve seninle konuşacağım!
- Buyurun konuşalım!
- Bana haber ver! Senin efendin, bir peygamber deÄŸil midir?
- Evet, O, Allah’ın peygamberidir!
- O gerçekten peygamberse, kendisini yurdundan çıkarıp, başka bir yurda sığınmak zorunda bırakanlara, niçin dua etmedi?
- Sen İsa bin Meryem’in peygamber olduğuna şehadet edersin, değil mi? O, peygamber olduğu halde, kendisini yakalayıp asmak istedikleri zaman, Allah, Onu göğe kaldırıp yükselteceğine, kavminin helak edilmeleri için dua etse olmaz mıydı?

 

Muvakıs, bir müddet sustuktan sonra,

- Sözünü tekrarla!

 

dedi. Tekrarladım, yine sustu. Sonra da,

- Güzel söyledin! Sen hikmetli sizler söyleyen birisin! Hikmet sahibi olanın da yanından geliyorsun!
- Senden önce burada bir adam , kendisinin tanrı olduğunu ilan etmişti. Yüce Allah onu dünya ve ahiret azabıyla yakaladı. Sen, başkasından ibret al da başkalarına ibret olma!
- Bizim bir dinimiz var. Daha hayırlısını bulmadıkça onu bırakacak değiliz.
- Senin daha hayırlısını bulmadıkça bırakmayacağını söylediğin dinden daha hayırlı din hiç şüphesiz İslam’dır. Biz seni İslam’a davet ediyoruz ki, Allah din olarak insanlara onu yeterli kılmıştır. Daha fazlası da yoktur. Hayatım üzerine yemin ederim ki, Musa peygamber nasıl İsa peygamberi haber vermiş ve onun geleceğini müjdelemişse; İsa peygamber de Hz.Muhammed’i haber vermiş ve onun geleceğini müjdelemiştir. Bizim seni Kur’an’a davet etmemiz, senin Tevrat’a bağlı olanları İncil’i kabul etmeye davet etmen gibidir.
- Ben bu peygamberin işini inceledim. Kendisini ne bir sihirbaz, ne de yalancı bir kahin olarak bulmuş değilim. Bununla beraber ben biraz daha düşünmek istiyorum.

 

bottom of page