top of page

Umman Hükümdarının

İslam’a Davet Edilmesi

Hz.Peygamber, Medine’ye döndükten birkaç gün sonra Amr bin As’ı, bir mektupla birlikte Umman hükümdarına gönderdi. Mektup şöyleydi:

Bismillahirrahmanirrahim;
Allah’ın peygamberi Muhammed bin Abdullah’tan Cülenda’nın oğulları Ceyfez ve Abdel’e!
Hidayeti bulup doğru yolu tutanlara selam olsun!
Bundan sonra derim ki,
Sizleri İslam’a davet ediyorum. Müslüman olun ki, kurtuluş bulasınız.
Ben yaşayanları Ahiret azabıyla korkutayım ve inkar edenler için de Allah’ın emirlerini uygulayayım diye Allah’ın gönderdiği peygamberiyim. 
Eğer İslam’ı kabul ederseniz, sizi yine hükümdar yaparım. Eğer yüz çevirirseniz, muhakkak hükümdarlığınız elinizden gidecek, süvariler meydanlarınızı çiğneyecek ve peygamberliğim sizin saltanatınıza galip gelecektir.

 

Amr bin As anlatıyor:

Umman’a vardığım zaman, önce Abd’e vardım. Çünkü, içlerinden en aklı başında olan oydu.

- Ben Resulullah’ın sana ve kardeşine gönderdiği elçiyim.
- Kardeşim yaşça benden önde gelir. Ben seni onunla görüştüreyim de mektubunu o okusun. Sen, neye davet ediyorsun?
- Seni bir olan, eşi ve ortağı olmayan Allah’a inanmaya ve Ona ibadet etmeye, Ondan başkasına ibadet etmeyi bırakmaya, Muhammed’in de Onun kulu ve peygamberi olduğuna şahitlik etmeye davet ediyorum.
- Ey Amr! Sen kavminin ileri gelenlerinden birinin oğlusun. Baban bu konuda nasıl davrandı?
- O iman etmeden ölüp gitti. Onun da Müslüman olmasını ne çok arzu ederdim. Ben de önceleri onun görüşündeydim. Sonunda Allah bana doğru yolu gösterdi.
- Ne zaman onu kabul ettin?
- Yakında.
- Nerede Müslüman oldun?
- Habeş hükümdarı Necaşi’nin yanında.

 

Necaşi’nin de Müslüman olduğunu haber verdim:

- Necaşi’nin halkı, onun hakkında nasıl davrandılar?
- Onu hükümdar olarak bıraktılar ve ona tabi oldular.
- Din adamları da ona tabi oldular mı?
- Evet.
- Ey Amr! Söylediklerine dikkat et! Adam olan için yalan söylemekten daha ayıp ve kötü bir huy yoktur!
- Ben ne yalan söylerim, ne de dinim yalan söylemeye izin verir.
- Peki, Rum hükümdarı Heraklius, Necaşi’nin durumunu öğrendi mi?
- Evet!
- Nasıl öğrenmiş?
- Necaşi, Heraklius’a gönderdiği haracı göndermeyi reddetmiş. Heraklius bunun sebebini öğrenince, kardeşi Yennak, “Senin dininden ayrılıp, sonradan ortaya çıkan bir dine giren bu adamın yaptıklarını yanına bırakacak mısın?” diye sormuş, Heraklius da “Adam kendisi için bir din seçmişse, ben ona ne yapabilirim? Vallahi, saltanatımın elimden gideceğinden endişe etmeseydim ben de Ona tabi olurdum” demiş.
- Ey Amr neler söylediğine dikkat et!
- Vallahi sana doğru söylüyorum!
- Peygamberiniz neleri emrediyor, nelerden sakındırıyor?
- Allah’ın emirlerine boyun eğmeyi emrediyor, karşı gelmekten sakındırıyor. İyiliği, akrabaları gözetmeyi emrediyor. Zulümden, haksızlıktan, içki içmekten, putlara tapmaktan sakındırıyor.
- Davet etmiş olduğu şeyler ne güzel? Kardeşim beni dinleyip, bunları kabul etse ne iyi olur! Ama kardeşim saltanata düşkün, onu bırakmayı istemez. 
- Müslüman olursa, Resulullah yine onu hükümdar yapar. Zenginlerden sadaka alır, onu yoksul olanlara dağıtır.
- Hiç şüphesiz, bu da güzel bir ahlaktır. Ama kavmimin bunu benimseyeceklerini hiç sanmıyorum.

dedi ve söylediklerimi kardeşine ulaştırdı. Kapısında günlerce bekledim. Bir gün beni çağırdı. Mühürlü mektubu kendisine sundum. Açıp sonuna kadar okuduktan sonra, kardeşine verdi. Ceyfer,

- Kureyşlilerin bu hususta ne yaptıklarını bana haber ver!
- Bir kısmı İslam’ı benimseyerek, bir kısmı da korkularından dolayı Ona tabi oldular. Şu çıkış yolu olmayan vadilerde, senden başka uymayan kimse kaldığını sanmıyorum. Sen bugün Müslüman olmazsan, Süvariler tarafından çiğnenirsin. Müslüman ol, selamet bul! Yine hükümdarlığa devam edersin.
- Bu gün beni kendi halime bırak da yarın yanıma gel!

 

Ertesi gün,

- Beni davet ettiğin şey üzerinde düşündüm. Eğer elimdeki saltanatı başka bir adama bırakırsam, Arapların en zayıf ve düşkünü durumuna düşerim. Onun süvarileri buralara kadar gelip ulaşamazlar. 
- Öyleyse ben yarın çıkıp gidiyorum!

 

Benim gideceğime kanaat getirince, kardeşi onunla gizlice konuştu:

- Biz ona galip gelemeyiz. Haber gönderdiği her hükümdar, davetini kabul etti.

 

Bunun üzerine ertesi gün beni yeniden huzuruna çağırttı. Yanına girince,

- Ey Cüreydi! Sen bizden uzakta bulunuyorsan da Allah’tan uzak değilsin. Seni tek başına yaratmış olan Allah, seni yaratırken işe karıştırmadıklarını, ibadette ona ortak koşmaman layıktır. İyi bil ki, ölü iken O seni diri kıldı. Seni yine eski haline çevirerek öldürecek ve sonra da diriltecektir. Bak! Şu peygamber sana, dünya ve ahiret mutluluğunu sağlayacak bir din getirmiştir. Ahiretteki mükafatları kazanmak isteyenler ondan yararlanır. Kendi isteklerine uyanlar ise onu bırakır. Sonra dur ve iyi düşün! O, insanların getirdiğine hiç benziyor mu? Sen artık seçiminde serbestsin: İster söylenenleri kabul et, istersen aldırış etme de vaad edilen şey başına gelsin. 
- Vallahi, sen beni öyle bir peygambere yönlendirdin ki Onun emrettiklerini tutacak, yasaklarını da bırakacak olanların ilki ben olacağım. Verilen söz yerine getirilecektir. Ben şahitlik ederim ki o peygamberdir!

 

Böylece Ceyfer ve kardeşi İslam’ı kabul ettiler. Orada bulunan Arapları da İslam’a davet ettiler. Onlar da davete seve seve uydular. Zekatları toplamak ve aralarında hüküm vermekle ben görevli oldum. Zenginlerden zekatlarını alıp fakirlere dağıttım. Resulullah’ın vefaat haberi bize ulaşıncaya kadar Ummanlıların yanında kalmaya devam ettim.

 

 

bottom of page