Ebu Süfyan'ın Söyledikleri
Ebu Rafi anlatıyor:
Ben Abbas’ın kölesiydim. İslam bizim ev halkı arasına da girdi. Abbas da hanımı da Müslüman oldular. Ben de müslüman oldum. Fakat Abbas kavminden korkuyor, Müslümanlığını açıklamayarak gizli tutuyordu. Kendisi büyük bir servet sahibiydi.
Kureyş müşriklerinden Bedir’e gidenlerin yenilgiye uğradıkları haberi Mekke’ye ulaştı. Ben zayıf bir adamdım. Zemzem odasında tahtadan bardaklar yapıyordum. Abbas’ın hanımı Ümm-ül Fadıl da yanımda oturuyordu. Bedir’den gelen haberler bizi çok sevindirdi. O sırada Ebu Leheb, iki ayağını şerle sürüyerek geldi ve odanın tahtası üzerine oturdu. Ebu Süfyan’ın (Haşimi) geldiği haberi duyulunca hemen yanına çağırttı. Ebu Süfyan oturdu. Halk da etrafına toplandı:
- Ey kardeşimin oğlu! Bu iş nasıl oldu, bana haber ver?
- Vallahi bir toplulukla karşılaştık. Onlara arkalarımızı, omuzlarımızı teslim ettik. Onlar da bizi istedikleri gibi öldürdüler ve esir ettiler. Allah’a yemin ederim ki, bundan sonra kimseyi ayıplamam! Yerle gök arasında kır atlar üzerine binmiş, ak yüzlü adamlarla karşılaştık ki, vallahi onlara ne bir şey dayanabilir, ne de onlara bir şey karşı koyabilirdi.
Elimi odanın tahtasına vurarak;
- İşte onlar meleklerdir!
dedim. Ebu Leheb elini kaldırıp yüzüme şiddetli bir tokat indirdi. Ben de onun üzerine atıldım. Zayıf bir adam olduğum için, beni tutup yere vurdu. Üzerime çöküp dövmeye başladı. Ümm-ül Fadıl, odanın direklerinden birini alarak Ebu Leheb’e şiddetle vurdu. Başı fena halde yarıldı. Ona,
- Demek efendisinin yanında bulunmamasından dolayı onu zayıf gördün?
dedi. Ebu Leheb perişan bir halde kalkıp gitti. Yedi gece sonra Adese denilen hastalığa tutularak öldü.